Bundan yıllar yıllar geçip, Zeyno büyüyüp serpilip kocaman bir genç kız olduğunda bu günlere dair pek çok güzel şey hatırlayacağım, ama bir de Zeyno'nun iştahsızlığını :((
Tam iyileştik diyorum, tekrar başa sarıyoruz, bir adım ileri gidiyorsam iki adım geri basıyorum :((
Babayla hiç yemiyor zaten, ne iphone ne ipad hiçbir işe yaramıyor... Bir de o kadar ağlayarak ve o kadar öğürerek yemek yiyor ki ortalama %80 kusuyor :(( kaçıncı kaşıktan sonra kusacağı belli Değil, ilk kaşıkta kendini kusturduğu yemekler bile olabiliyor :((
Eczaneye uğradım ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için vitaminleri inceledim... Balık yemediği için ocean balık yağı aldım ve sistemi güçlensin diye propolis şurup...
Kıyasladıklarım arasında ocean şurup en yüksek EPA, Dha ve Omega 3 değerlerine sahipti, eczacı yarısından sonra tadı biraz ağırlaşıyor dedi, ama bakalım şimdilik çok sevdi, portakal aramolı şeyleri seviyor Zeyno...
Biz aslında immuzinc alıyorduk ama kıyaslayınca propolis şurupun içeriğini çok daha kuvvetli buldum, denemek için bunu aldım, ama Zeyno tadını hiç beğenmedi :(( içiyor ve öğürüyor, hatta gücü yeterse kendini kusturuyor :(((
Aslında şuruplar yerine keşke doğal yollardan yemeği yedirebilsem, ama gerçekten bu konuda ma-aile depresyondayız... Yemek saatleri bizim evde kriz saatleri şuaralar :(((
Pazar Sabahı zor ettik, dönüşümlü olarak 1 saat İlker uyudu, 1 saat de ben...
Aslında cumartesi ne de güzeldi, Eda ve Zeyno birlikte doyasıya bir gün geçirdiler, biz de Ece'yle hasret giderdik... Akşam 7'de ne olduğunu anlamadık, Zeyno'nun ateşi 38 oldu :( akşam sinema planı iptal oldu, döndük eve...
Ama süprizi Can yaptı ;( bütün gece uyumadı :( yerine koyduğumuz anda ağladı, kucakta dolaşınca sakinledi sustu, gece kollarımız koptu resmen, sırayla önce İlker sonra ben dolaştırıp durduk...
Ne olduğunu anlamadık... Pazar günü yine soluğu aldık acıbadem'de , Zeyno'nun ağzının içinde aft çıkmış, o ateş yapmış, virütik bir durum yok yani...
Can ise kettle mübarek, fokur fokur kaynıyor, doktor kulakta ve boğazda birşey yok dedi, kakasını rahat yapamıyor olabilir diye, fitil verdi, Can kakayı yaptı ve gerçekten rahat bir gece geçirdi ama ertesi gün huzursuzluk tüm gün yine sürdü...
Salı günü Elif hocanın doktor kontrolü vardi, Elif hoca kulağında iltihap var dedi hemen antibiyotik başladı.. 0,25'e düştüğü pulmicort'u zaten yetersiz geldiği için tekrar 0.50'ye çıkarmıştı, ama o da yetmez dedi, ilaç düzenini tamamen değiştirdi, çocuğu günde 3kez ventolin, 3 kez atrovent, 2+2=4 kez 0,50 pulmicorta boğdu, ilaç manyağı yaptı, acilen bir frene basmalıyız, sonra da kontrollü bir şekilde yavaş yavaş koruyucu tedaviye geçmeliyiz dedi, 0,25 pulmicorta bir daha zor geçerim, çünkü Can ona hazır değil daha dedi :(((
Sonuç olarak Can şuanda 2 saatte 1 defa nebul'e bağlanıyor, çocuk biraz daha büyük olup anlasaydı kesin bunalıma girerdi...
Paşam hiç yakışmıyor senin kalıbına, sen hasta olma...
Her gece akıllı olmaz bir çocuk bu gece huysuzluğu tuttu, yatağına koyuyoruz deli gibi ağlıyor, desem ki bir yeri mi acıyor, gazı mı var, diş mi çıkarıyor, hiçbiri değil, çünkü kucağa alıp dolaşınca susuyor :)
Kucakta yatağa oturunca da ağlıyor( akıllı bir sonraki adımda onu yatağa koyacağımı anlıyor herhalde) sadece kucakta dolaşınca uyuyor, hatta o kadar uykusu var ki emzik bile istemiyor, resmen baygın uyuyor, ama koyduğun anda çığlık kıyamet ağlıyor.
Yastığı kafasının altında aldım pusete koydum, kuralları çiğneyip azıcık da salladım, hemen bayıldı gitti... Puset her zaman işe yarıyor bence...
Pusetten çıkarmaya cesaret edemedim, öylece uyusun dedim... Sonuç olarak şuanda gece saat 1, yatağında pusetinin içinde uyuyor... Manzara biraz garip oldu, pusette gecenin ilavesi oldu, ama biz yatağında kendi kendine uyuma kuralını bozmamış olduk :))
Zeynoş 1-2 gündür kuru kuru öksürüyor başka hiçbirşey yok ortada, hasta değil, kırgın değil görünürde... Ama sanırım bir mikrop taşıyor gene...
Dün gece sabaha karşı Can'ın burnu felaket doluydu, 4:50 civarı kalktık ve tekrar yatmamız 6'yı buldu, çünkü Can burnunun hırıltısından bir türlü uyuyamadı :((
Serum fizyolojik ile onu rahatlatmaya çalıştık, Zekai bey günde 4 kez rhinfant başlamamızı istedi.
Aslında bugün 6. Ay aşılarını vurdurmaya götürecektim ama böyle hastayken götürmek istemedim, birkaç gün kendini toparlasın ondan sonra gideceğiz aşıya...
Sabah yatakta uyandığında onu bu halde buldum, kendi kendine oynayıp, beni görünce gülen kuzum benimmmmm
Bu da hastalığı bahane edip yastığıyla yanıma yatan kuzummmmm...ben işe gidiyorum ardımdan teyzesi onu kaldırıyor... Her gün kalktığında, bugün tatil miiiii diye soruyor :))
Bugün eve geç geldim, geldiğimde böceklerim uyumuşlardı... Geçtim odalarına uzun uzun izledim onları... Allah'ıma binlerce kez şükrederek...
Canım oğlum, prenses kızım iyi ki varsınız, iyi ki doğurdum sizi, iyi ki beni seçtiniz anneniz olarak... Sizler bir annenin sahip olabileceği en candan, en içten evlatlarsınız... Allah'ım bana sizin hep mutluluklarınızı göstersin... El ele, göz göze, diz dize uzun yıllar yaşayalım... AMİN :)))
Şimdiden söyliyim, lisede yatılı okumak, üniversiteye ayrı eve çıkmak, evlenip başka şehre yerleşmek felan yok ;))) sonra anne baştan böyle konuşmamıştık ama felan demeyin :)))
Alış veriş konusunda kendini tutamayanlar klubünün platinyum üyelerinden biriyim herhalde... Ama çocuktan sonra hayatım çok değişti...
Zamanında annemi hatırlıyorum, ne zaman alış verişe çıksak hep bana birşeyler alırdık o birşey istemezdi kendine, şimdi senin ihtiyaçlarını görelim derdi...
Zeynep'den sonra başlamıştı zaten hayatım değişmeye, Can'dan sonra tamamen değişti resmen... Artık varım yokum çocuklarımı giydirmek üzerine, indirimleri onlar için takip eder oldum... İlker kızıyor çok alınca ama ben seviyorum değişik değişik giydirmeyi, sezonda 200liraya alacağım tek parça şey yerine indirimde 3-4 parça almak hoşuma gidiyor :)
aslında aile bütçesinde bir avantaj olmuyor ama değişik değişik giydirdikçe onları mutlu oluyorum ben :))
Sezonun son günleri Zara ve GAP dip yapmış, ne bulduysam aldım kuzucuklara seneye kış için... Can paşaya 2 yaş, Zeynoş hanıma 4-5 yaş... Birtek oğluşa seneye kaban bulamadım, son arayışlar devam edecek :)))
Cumartesi günü hayatında ikinci defa sinemaya gitti. Sünger Bob
kare pantolon filmine... İlk sinema filmi, sömestr tatilinde Beren’le
birlikte gittikleri Casper filmiydi, ama film tam bir çizgi filmi değilmiş,
bazı yerleri korkunçmuş hatta, babalar biraz korkmuş ilk yarıda çıkmışlar…
Baktık ki Zeyno ses çıkarmadan 45 dakika oturabiliyor, hadi dedik, hayatında
ilk kez şöyle ciddi bir sinemada film izlettirelim kuzuya…
Aslında geç kaldık biraz, sömestr boyunca harika filmler vardı,
ama biz fırsat bulup götüremedik, hepsi bitmiş şimdi. Şansımıza tek çocuk filmi
buydu… şöyle bir sorun vardı, film 3 boyutluydu… hayatında sinemaya bile
gitmemiş bir çocuk için 3 boyutlu film biraz ağır geldi.. Film boyu, gözlüğü
çıkarmış durmuşL
Pazar günü, Sarıyer belediyesi Nejat Uygur sahnesindeki, küçük
hayalci oyununu izlemeye gittik. Dans Eden Eşek kadar güzel olmasa da, bu da
çok güzel bir oyundu, çok interaktifti bir kere, oyuncular sürekli çocuklara
laf atıp fikirlerini aldılar. Zeyno bile yorum yaptı ara araJ
Şimdilik tiyatroyu sinemadan daha çok sevdi kuzu, bunun bir sebebi
de biz pek TV izlettirmedik çocuğa ondan herhalde, böyle TV karşısına geçip, 2
saat birşeyi izlemeye konsantre olamıyor… TV yerine ipad’de birşeyler izlemeyi
seviyor, ama izledikleri hep 5’er dakikalık İngilizce çocuk şarkıları… Daha 30
dakikalık bir çizgi filmi baştan sona izlememiştir herhalde… aman neyse çok da
şart değil bence zaten… hem tiyatro sinemadan daha güzel bence deJ
Zeyno'nun günlük notlarına bakıyorum da, yemeyecek çocuk baştan
belliymiş sanki (http://acemiannecucu.blogspot.com.tr/2012_02_01_archive.html).
Zeynep elmayı sevmeyecek diye yazmışım, çocuk gerçekten sevmiyor meyve :(
Tüm hamileliğim boyunca o kadar dua ettim ki, Can yiyen bir bebek
olsun diye... Hatta herkes Allah bir kız vermiş sana , bir de oğlun olur
inşallah dedi, ben dedim ki ne olduğunu fark etmez, Allah bana yiyeninden
versin :) Zeynep o kadar çektirdi yani :(
Can'ın 1. hafta karnesi gayet güzel, paşama nazar değmesin hiç
üzmedi bizi... Kaka biraz katı çıkınca, 1 gün havuç vermedik, ama sonra normale
dönünce tekrar devam ettik aynı şekilde... Bugün ilk defa çorbasına brokoli
ekledim, hapur hupur yedi paşam (sadece akşam her zamankinden biraz daha
huysuzdu, acaba brokoli gaz yapmış olabilir mi bilemedim). Duygu, brokoli gaz
yapmasın diye ayrı bir yerde haşlayıp, suyunu süzüp, öyle koyuyordu sebze
çorbasına. Bakalım bugünü bir yere not ettim, brokoli verdiğim günler,
akşam huysuzluk yapmaya devam ederse, gaz yapıyor olabilir gerçekten, o zaman
brokoliyi ayrı haşlayıp, suyunu süzerim bende.
Bugün armut haricinde ilk defa elma yedi Can paşa, hiç sorun
çıkarmadı… Hatta belki armuttan daha çok bile sevmiş olabilir, 1-2 gündür
armutu sonlara doğru biraz tükürmeye başlamıştı sıpa, elmayı ses çıkarmadan
yedi bugün…
Bakalım, bu hafta patates, havuç, prinç karışımıza her gün bir
mevsim sebzesi eklenecek. Organik marketten, karnabahar, brokoli,
kereviz, ıspanak, yer elması aldım… Her gün 1 çeşitli yapacağız. Doktorumuz bu
mevsimde özellikle kabak vermeyin sakın dediği için kabak almadım. Bakalım Can
paşa en çok hangi sebzeyi sevecek?
Elif hocaya gideli 2 hafta olmuştu, bugün kontrole gittik, hırıltı geçmiş neredeyse, koruyucu tedaviye başlıyoruz artık...
2 hafta pulmicort 0.25 vereceğiz, sonra tekrar görecek, ondan sonra aerochambere geçecekmişiz artık, pulmicort değil başka bir ilaç verecekmiş, koruyucu tedavi yaklaşık 6 ay sürecekmiş, belki birkaç kış tekrar bile edebilirmiş koruyucu tedaviye, amaç 3 yaşından sonra bir daha yakalanmamasını sağlamakmış, yolculuk uzun :((
Zeyno bizi o kadar güzel modelliyor ki, gerçekten çok dikkatli olmak lazım...
Bugün oyun oynarken, şöyle bir diyalog geçti...
Evcilik oynuyorduk. Oyuncak telefonu çaldı, kim arıyor zeynep dedim, işten arıyorlar dedi, sonra kendi kendine kurduğu cümleler şöyle;
Evet eve geldim, bilgisayarda işlerimi bitiremedim, ama hepsini bitiremem ki çok ödev veriyorsunuz, benim küçük çocuğum var, ona yemek yediricem, çattttt telefonu kapattı
Helal olsun Zeynocum, hislerime tercüman oldun, ben bunları diyemesemde patronlarıma içimden geçmiyor değildir ara ara :))
İnsanoğlu
ne çabuk unutuyor yaşadıklarını... Mesela burnunun direğini kıran kaka
kokularını , oysaki Zeyno daha bezi bu yaz, neredeyse 3 yaşındayken bıraktı…
Artık resmen yalvarıyordum, çişini beze yapıyorsun, bari kakanı
tuvalete yap diye… Sonunda ben isteyince değil, kendi hazır olunca yani 34
aylıkken bıraktı bezi…
Zeyno
bezi bıraktı, 2 ay sonra Can doğdu, biz kaldığımız yerden devam ettik, ama Can’ın
bezi hiç kokmadı, anne sütünden dolayı…
Gel
gelelim, bu hafta katı gıdaya geçtik, muhteşem kaka kokuları ile yine hatırlaştık :)
Can
kuzumda ne olduğunu şaşırdı, kakalar artık sıvı değil bildiğin koca adam gibi
katı katı çıkmaya başladı, kızarıyor bozarıyor, kaka yapmak resmen onu
çıldırtıyor, tek parça halinde kakayı yaptıktan sonra gülücüklere kaldığı
yerden devam ediyor…
Bu
hafta katı gıda beslenmesine yeni geçtik, o yüzden sadece armut, sebze çorbası
(patates, havuç ve prinçle yapıyoruz) ve
prinçli mama muhallebi veriyoruz… Kakayı bu kadar sertleştiren ne olabilir diye
bugün Zekai beye sordum, havucu kes, meyve olarak armut ve kuru kayısı ver dedi…
Yahu havucu kesince sebze çorbasında patates ve prinç kalacak bu hafta sadece L neyse Cumartesi 1 tane
yeşil sebze ekleyeceğiz bakalım çorbaya J
PS: az önce Can'ın kakalı bezinin bir fotosonu koydum ama sonra sildim, bu anıyı geleceğe taşımasak da olur :)
Çok kesin konuşmuştum, eğer emmezse bu sefer hayatta sağmam,
ilk günden veririm mamayı demiştim L
yine kıyamadım…
Bebeler beni emmiyor ama benim sütüm oluyor, benim sütüm
varken bebeler beni niye emmiyor onu da gerçekten anlamıyorum, fiziksel olarak
bir kusur da gerçekten mevcut değil J
Zeyno’da 7 ay avent ile sağmıştım sütümü, hatta işe
başladıktan sonra hızlanmak için bir avent daha almıştım, iki göğüs birden
sağmaya başlamıştım, ancak iş güç telaşı derken, sütüm gitgide azaldı, en
sonunda 7. Ayda doktor bile, yeter artık kızım dedi, bıraktım…
Can’da akıllı davrandım, hastane tipi makine kiraladım.
Medela, Sümer AŞ’den kiralıyorsunuz, evinize kadar teslim ediyorlar, aylık 70TL
para veriyorsunuz… Zeynep’de tek pompa ile 40 dakika uğraştığım günleri
düşününce, Medela’nın iki göğsümü birden 10 dakikada sağması bir mucizeydi
benim için… Ayda 70TL ödeme karşılığında hayatıma getirdiği kolaylığın değeri
anlatılmaz J
Ama gel gelelim bu makine de eşek ölüsü gibi, oradan oraya
taşınmıyor, işe başlayınca zulüm olmaya başladı, ama yine de 1,5 ay taşıdım
ofise her gün…
Süt işi, psikoloji işi, moral motivasyonun iyi olacak,
yediğine içtiğine dikkat edeceksin, bol bol sıvı tüketeceksin sütün olacak…
Ocak ayında önce anneme konan kanser teşhisi, ardından Can’ın bronşiolit ile
imtihanı beni darmaduman etti, ben yine pes etmedim sağmaya devam ettim, ama
gerçekten miktar olarak çok azaldı.
6.ay doktor kontrolümüzde Zekai bey artık beni azat eder
diyordum ama dayan Cansu, şu soğuk kış günlerini de atlatalım, Can’da tam
anlamıyla katı gıdaya bir geçsin önce dedi, anne sütü en kuvvetli antibiyotik
dedi, içindeki antikorlar Can’ı koruyacak diye, yine dayanamadım… Oysaki, artık işim kalmadı diye bu ay Medela
makineyi artık iade etmiştim, eski külüstür Aventim ile başbaşa kaldık, makine
resmen fazla kullanılmaktan helak olmuş durumda ama yine de iş görüyor… Bir kez
sabah bir kez akşam sağabiliyorum… Can’a toplamda 1 öğünlük süt çıkarabiliyorum…
Ne diyeyim, şifa niyetine J
Okulumuzdan öğrendik bir SCAMPER
tekniği varmış, SCAMPER yani tek bir nesneye yöneltilen düşünme yöntemi serisi.
Tek bir nesne seçilir, beyin fırtınası yoluyla bu nesne değiştirilip;
geliştirilir. Amaç yaratıcı düşünmeyi
geliştirmek.
S Substitude: Yer değiştirme
C Combine:
Birleştirme
A Adapt: Uyarlama
M Modify, minify, magnify : Değiştirme,küçültme,büyültme
P Put to other uses: Diğer kullanışlarının yerine koyma
E Eliminate:
Yok etme, çıkarma
R Reverse,rearrange: Tersine çevirme ya da yeniden düzenleme
Beni bilenler bilir, yatağın yattığım yerinden kalkarım, dönmem bile, yatağın geri kalanı bozulmaz, uykum tilki uykusudur, kapı açılsa uyanırım, ışık yansa uyanırım, üst komşunun ayak sesine uyanırım, hatta abartırım saatin saniyesinin sesine uyanırım, daha da ötesi bazen sebepsiz uyanırım :)
Bu uyanmalarımda sanmayın ki normal her seferinde ödüm b.kuma karışır, korkarak uyanırım, hatta öyle ki mesela uykuya daldığım bir an, evde annem Ve İlker varsa, aralarında hangisinin beni uyandıracağına dair tartışırlar bile, çünkü ben yanıma gelip üstüme dokunsalar sıçrarım, adımı alçak sesle söyleseler duymayabilirim ama yüksek sesle seslenseler sıçrarım, genelde de korkarak uyanırım, nabzımın normale dönmesi 1-2 dakika alır :)
zeynep aynı babası, yatakla kavga ediyor resmen, yatağın uyumadık milimetresini bırakmıyor, 70cm eninde bir yatakta nasıl bu kasar akrobatik hareketlerle dönüyor anlamıyorum, baba kız bizim yatakta birlikte uyuyorlarsa bir 3.kişinin sığma şansı yok, çünkü yatağı döne döne tavaf ederler :) uykusu da ağırdır( babası kılıklı), o kadar zor uyanır ki, yataktan alıp çişe götürüp, üstünü değiştirdiğin anlarda uyanmaz mesela :)
Can bana çekmiş, 6 aylık oldu ama dönemiyor bile :) yatakta hangi yana koyarsak oradan kalkıyor... Bu akşam odasına girdim,parkedeki ayak sesimden sıçrayarak uyandı, Allahım bu uyku hafifliği bana çekmesin ne olur :))
Zeynoş 5 aylıkken yoğurtla tanışmıştı, ama Can’ın süt+mama
kombinasyonu ile gelişimi iyi olunca, Zekai dedemiz katı gıdaya geçişi 5. Aya bıraktı…
ama Can’ın başı hastalıktan kurtulmadı malum, tüm Ocak ayını hasta geçirdiğimiz
için, Zekai dedemiz hasta çocuğun yeme düzeni değiştirilmez dedi, başlatmadı
Can’ı katı gıdaya…
Gel gelelim Can’a… 6.
ay kontrolümüze 06.02.2015 Cuma günü gittik, artık iyileştik, ver bizim katı
gıda listemizi dedik J
Can hızlı bir başlangıç yaptı katı gıdaya…
Listemiz şu şekilde;
Saat 08:00 civarı, normal mamasını içecek yine (bizim bu
mama saatimiz 09:00 civarında oluyor, çünkü Can sabah 06:00-06:30 arasında
100-120ml mama içmiş oluyor).
Sabahla öğlen arasında (kuşluk) vakti meyve saatimiz var. Saat 10:00-10:30 diyelim. Zaten sabah 09:00
gibi mama içmiş olduğu için, bu öğünde ilave mama yok, sadece meyve yiyecek yani.
Öğlen sebze çorbası var. Saat 12:00-12:30 diyelim.
Öğleden sonra tekrar meyve saati var. Saat 16:00-16:30 diyelim. Bu
öğünde meyve +mama olacak. 1 tane meyve
yedikten sonra 120ml civarında formül mama içebilir.
Akşam muhallebi(150 ml ile hazırlanacak). Bu öğünde
muhallebiden sonra formül mama verilebilir (60ml daha) Toplam 210-240ml olacak.
Gece 12:00-03:00 arasında herhangi bir saatte uyanırsa, formül mama verilecek. (ki Can mutlaka uyanıyor)
Gel gelelim meyve ve sebze işi nasıl olacak, Zekai dedemiz
uzun uzun anlattı bize;
Meyve:
Meyveyi yedirmeden 1 saat önce çıkar
Yıka, sıcak sudan geçir, soy, cam rendede veya sert meyve
sıkacağında sık. Çok posalıysa süz.
Hazırlanmış meyve/meyve suyu 1 saat içinde tüketilecek
10ml ile başlanacak, her gün 10 ml ilave edilecek. 1 hafta
sonunda 1 meyve yiyor olacak.
İlk 1-2 gün sadece suyunu ver, ondan sonra posasıyla vermeye
başla.
1. Hafta 2 öğünde de armut
2. Hafta bir öğün armut, bir öğün elma
3. Haftadan sonra meyve seçenekleri şu şekilde;
Yerse kakası katı olur
Yerse kakası yumuşak olur*
Gaz yapabilir**
Elma
Armut
Portakal
Havuç
Kayısı
Mandalina
Nar
Erik
Kavun
Şeftali
Dut
Üzüm
Muz
İncir
Kivi
Çilek, frambuaz, böğürtlen 1 yıl yok. Karpuz meyve yerine
geçmez. Tropikal meyveler tattırılabilir, ancak 1 öğünlük meyve olmasın
*Kök sebzeler kakayı katılaştırır, bu sebeple kök sebze
verdiğin günler, kaka yumuşak olsun diye, bu meyvelerden ver.
** suyunu içirebilirsin, ancak meyvesini yedireceksen
dikkatli tükettir, gaz yapabilir.
Sebze çorbası:
1. Hafta; 1 küçük patates, ½ küçük havuç, 1 tatlı kaşığı
prinç, 1 tatlı kaşığı zeytinyağı, 300 ml su ile pişir, ez, gerekirse blenderdan
çek.
Sebze + mamanın toplamı 180/210 ml olacak.
1.gün 30 ml ile başla, her gün 30ml ekle, 1 hafta sonunda 180/210ml’e
ulaşmış olacaksın. 1. Gün 30ml sebze çorbası verince, üzerine 150-180ml mama
içecek. İkinci gün 60ml içince, üzerine 120-150ml mama içecek.
2.hafta 1. Haftadaki sebzelere 1 tane mevsim sebzesi
eklenecek.(brokoli, ıspanak, pazı, kereviz, lahana gibi) ve 210 ml içirilmeye
çalışılacak. 2. Hafta artık sebze
çorbasından sonra mama verilmeyecek, su teklif edilecek.
3. Hafta, 1. Haftaya ilave, 2 tane mevsim sebzesi ile
hazırla (brokoli+kereviz gibi), mümkünse 240ml denemeye çalış.
4. Hafta, 3. Haftaya ilave olarak 1 tatlı kaşığı irmik veya
kırmızı/sarı mercimek ekle, ilave olarak 1 tatlı kaşığı daha zeytinyağı ekle. Mümkünse
240ml vermeye çalış. (1-4 tür sebze koyabilirsin, ama mümkünse 1 tane koymayı
tercih et, 3. Haftada 2 tür sebze vermiştin, ama 4. Haftada tekrar 1 türe
düşebilirsin, bu şekilde damak tadı gelişir, ama tadı çok dominant sebzeleri
karıştırarak verebilirsin, mesela kereviz, arapsaçı , turp gibi.) kereviz,
turp, marul yaprağı, ıspanak mesela.
Yemeklere tuz ve şeker koyulmayacak, gerekirse 30-50ml anne
sütü veya mama eklenebilir (eğer tadını yadırgarsa)
Maydanoz-nane-reyhan gibi aromatik otlar serbest
Bamya 9. Aydan sonra, kabak yazın ver.
Kabuklu kuru baklaya 9. Aydan önce başlama; mesela;
barbunya, nohut, kuru fasulye, börülce, yeşil mercimek
Patlıcan, bakla 1 yaşından sonra
Sebze çorbasını günlük yapmaya çalış, ama yine de sebze
çorbası buzdolabında 1 gün, -18 derecede buzlukta 30 gün saklanabilir, benmari
ısıtılır, ama eğer içinde yeşil yapraklı sebze varsa 2. Kez ısıtılmaz (bu
yüzden mesela ıspanak gibi yeşil sebzeleri sıcak yemek olarak değil,
zeytinyağlı tüketmek lazımmış, 2. Kez ısıtılınca besin değeri tamamen
gidiyormuş)
Sebze çorbası sıcağa yakın verilecek.
Muhallebi;
Formül hazır prinçli mama verilebilir, hipp, aptamil, hereo
veya evde hazırlanabilir
Evde yapılacak muhallebi; 150ml su +1,5 tatlı kaşığı
tepeleme prinç unu, iyice pişir, soğurken içine 5 kaşık formül mama ekle,
kaşıkla vermeye çalış, fazla gelirse biberonla içirirsin. Bu öğünü mümkünse yatmadan
önce 210ml’e tamamlamaya çalış, akşam uykusuna geçsin. Bu şekilde gece 3’e
kadar uyuyabilir bile.
Daha katı gıdaya başlayalım bugün 2. gün bitti, o yüzden yorumları yazmak için erken, ancak iştahsız kızım Zeynepkatı gıdaya geçerken yazdığım yorumları okuyunca,yemeyecek çocuk baştan belliymiş diyorum,,, Allah'ım Can'a şuanda ne versek löpür löpür götürüyor, inşallah bol bol yer oğlur, beni hiç üzmez..
Morpa'nın okul öncesi çocuklar için etkinlik yapıyorum 3-4 yaş kitabını bir blogda görüp almıştım. Bence piyasadaki en iyi etkinlik kitabı, Zeynep çok keyif alıyor bunu yapmaktan, tabi her gün 1 faaliyetle doymuyor, başladık mı 3-4 faaliyet yapıyoruz.
Bugün bir çiçek yapmışlar teyzesiyle, daire şeklini noktalı yerlerden kesip çiçeğin tacını yapmışlar, dışarıdan toplayacakları yaprakları da çiçeğin sapına yapıştırmaları gerekiyormuş, hava soğuk ve yağmurlu olunca dışarı çıkmaya üşünip benim saksı çiçeğimi yolmuşlar :))
09 Ocak’ta hastaneye yattığımızda zaten Elif Dağlı’nın adını
arkadaşım Güzin’den almıştım ve Can’ı ona götürmek istiyordum.
Ancak 23 Ocak’ta annemin ameliyatının ardından Ankara’dan
geldiğim gece önce Zeynep ateşlendi, bütün haftasonunu Zeynep’in ateşi ile
geçirdik ve Pazar günü 25 Ocak’ta Can yine ateşlendi, Pazartesi günü apar topar
Zekai dedemize gittik ve Zekai bey, Can’a ventolin tedavisine devam etmemizi
söyledi. Ayrıca Elif Dağlı’yı görmemizin faydalı olacağını belirtti. 30 Ocak’ta
gittik Elif hocaya, dünya tatlısı bir doktor.
Can’ı happy wheezer olarak tanımladı, yani mutlu horlayan J zavallı bilmiyor nefes
almayı, dünya böyle bir yer zannediyor, bari güleyim ben diyor bu saf dedi J kesinlikle katılıyorum
ona J
Olayı şöyle özetledi:
Ventolin olayı şudur: dişiniz ağrıyor, apse yapmış ama siz
sadece aspirin içiyorsunuz, 3 saat uyuşturuyorsunuz, sonra ağrı tekrar
başlayınca tekrar aspirin alıyorsunuz, dişteki apsenin geçmesi için antibiyotik
kullanılması gerekir aksi halde apse
büyür ve dişi kaybedersiniz. Ventolin nefes açıcı bir rahatlatıcıdır, nefes
borusu sıkıştığı zaman, onun etrafındaki kası gevşetip açar, ancak tedavi
etmez, Can’ın tedavi edilmesi gerekiyor, aksi halde uzun dönemde hastalık
yerleşiyor.
Hastalık dönemini alevli dönem olarak tanımlıyor ve çocuğun
alevli dönem tedavisine olan ihtiyacının azalmasını sağlamak lazım diyor, bunu
da koruyucu tedavi ile yapabiliyoruz dedi.
Can’da yapılan hata: geçici enfeksiyon sebebi ile hırıltı var
zannedilmiş, ancak anneden geçen alerji geni var(lanet olsun benim toz
alerjim), hastalık 1 ayda 2 defa tekrar etmiş, hem rsv virüsü pozitif çıkmış, hepsinin
alt alta koyunca bu çocuğa viritük demek yanlış, bu çocuk alerjik bir çocuk.
Alerjik demek, bir tane madde var, o yapıyor gibi anlamamak
gerekiyormuş, alerjik demek, aşırı duyarlı nefes borusu demekmiş, nefes borusu
herşeyden etkileniyor; mesela bugün 3 derece yarın 20 derece, bu onu rahatsız
eder, sis rahatsız eder, grip virüsü rahatsız eder…
Eskiden; Rsv’yi alan kişinin nefes borusunda bir tahribat
olur, alerjik bronşitli insan gibi olur, 3 yıl hırlar diye biliniyormuş, ancak
şimdi yapılan araştırmalar RSV virüsünün dedektör gibi zaten alerjik bünyeye
yapıştığını göstermiş, yani bir nevi yumurta tavuk meselesi…
1/10 insanda var bu hastalık L
Eğer tedavi edilmezse ise, erişkin yaşta astım veya koah’a
çevirme ihtimali normalden 32 kat yüksek L
Hırlama bir problem değil, giren hava ve çıkan hava bir
dirence karşı çıktığı için hırıltı duyuluyor, onun karşılığı nefes borusunun
kasılmış ve tıkalı olması, içeri
girebilen oksijen miktarı az, yani akciğerin kullanılabilir hacmi düşüyor. Çinliler
demir ayakkabı giydirirmiş, ayaklar küçük kalırmış, eğer zamanında o akciğer
full kapasiteye açılmaz ise, kullandığı kapasite düşük kalırsa çocuğun , hayatı
düşük kapasiteli bir akciğerle başlıyor ve ondan sonra yaşlandığında, akciğer
ömrünü tamamlamaya yetmiyor, TR’ye yaşayan 3m kişi var.
Can ile ilgili Elif hocanın amacı, Can’ı 18 yaşında normal
bir akciğer kapasitesine ulaştırabilmiş olmak. (inşallah)
Büyüme durduğu zaman akciğerde büyümeyecek, 18 yaşına
geldiğinde full kapasite ile büyüme durursa, akciğer Can’ın ömrünce yetecek. Bugün
yapılan herşey uzun dönem hayatı için yapılıyor, amaç çocuğu bugün iyi uyutmak
değil, gelecekte sorun yaşamamasını sağlamak.
Bir de özellikle Elif hocaya bu virüsü ablanın Can’a taşıyıp
taşımadığını sorduk, kendisi en bilinen büyük yanlışların şunlar olduğunu
söyledi: Abla getiriyor, geniz eti var,
enfeksiyona duyarlı, aslında çok grip oluyor, bağışıklığı kuvvetlendirici
ilaçlar verin, çocuğun reflüsü var… Bunların hepsinin sebebi akciğerin tam
kapasite çalışmıyor olması, yani elinizde kurulu bir bomba var, abla sadece bu
bombaya sebep oluyor, bombayı etkisiz hale getirmek gerekiyor dedi. Biraz zamana
ihtiyaç var… uzun ve meşaketli bir tedavi bizi bekliyor.
Atrovent denilen başka bir nefes açıcı var, ventolinden daha
etkili küçük bebekler için, çünkü ventolinin akciğerde değdiği bir yer var ve o
bebeklerde henüz gelişmemiş olduğu için ventolin etkili olmayabiliyor.
Kontrol edici pulmicort’tur, yangın söndürücü
faaliyetlerdeyiz hala. Ondan sonra yangın olmaması için alınacak önlemler
var.
Şimdi 1 hafta günde 3 defa atrovent, 2 defa pulmicort, sonra
1 hafta günde 2 defa pulmicort verip,
Elif hocaya tekrar gideceğiz…. Bakalım
Can’ın bronşiolit hikayesi başlıyor….