Zeyno ve Can

Zeyno ve Can

28 Ocak 2015 Çarşamba

Saçının inadı bile benziyor :))

Ne demişler kız halaya( bizim halamız yok, inşallah aklı amcalarına çeker), oğlan dayıya :))

Can bence fiziksel olarak o kadar benziyor ki Cem ile, saçının yatmayan inadı bile benziyor :))


Top havuzumuz yine piyasada

2012 mart'ında Zeynep 8 aylıkken kuzenim Nesrin yollamıştı top havuzunu ve topları... Zeynep ve kankalarının en sevdiği oyuncaktı, neredeyse 1 yaşına kadar... 1 yaşından sonra yürüyüp, yerinde duramamaya başlayınca kaldırmıştık topları ve havuzu... 

Can paşa için çıkarıp şişirdik... 


80m2 evde yer olmadığı için salonun ortasında duruyordu, 200m2 evde yine salonun ortasında duracak sanırım :))



Ocak 2015 hadi git artık yeter :((

Geldi mi hepsi üst üste zaten :((

Ocak ayı hastalıklarla geçti, önce Can'ın bronşiolit macerası, sonra annemin ameliyatı ve dinlenmeye vakit bulamadan Ankara'dan gelir gelmez Zeynep'in ateşle imtihanı üstüne hemen akabinde Can'a sattığı mikrobu sebebiyle Can'ın yeniden azan öksürük krizleri ve yine bronşiolit :(

Can, 5.5 aylık haliyle, Ocak ayında 2. Defa antibiyotiğe başladı, daha önce başladığımız makrol hastaneye yattığımızda durumu virütük diye bıraktırılmıştı, bu sefer doktorumuz augmentin başlattı :(

Zekai bey bile Can ve Zeynep'in ilişkisini görüp darlandı, Zeynep resmen Can'ın dibinden ayrılmıyor, çocuğu sıkıştırıyor, sıkıştırıyor, sıkıştırıyor, ağzını, yüzünü, kulağını, elini, kolunu her yerini öpüyor, sıkıyor :( Zeynep'in taşıdığı herhangi bir mikrobun Can'a bulaşmaması mümkün değil, ama Can o kadar küçük ki bizim yada Zeynep'in ayakta atlatabildiği herhangi bir virüs Can'ı hastanelik edebiliyor :(

Zekai bey'in bu ilişkiyle ilgili 2 tane yorumu oldu; 

1) Zeynep'e Can'a bu kadar yaklaşmasının yanlış olduğunu anlatın (bunun mümkün olamayacağını hepimiz biliyoruz sanırım)

2) Zeynep'i şu soğuk ve virüslerin kol gezdiği kış aylarında biraz okuldan almayı düşünün (!) ( bunu yapmayı kesinlikle istemiyorum)

Can'ın hasta olmasına çok üzülüyorum, o kadar küçük ki, o minicik haliyle öksürdükçe, o balgamı o bedenden atamadıkça deli oluyorum... Gecenin sessizliğinde evde kettle çalışıyor gibi nefesinden gelen hırıltı... Ateşleniyor, Gece de en az 5 kez uyanıyor, ne kendi uyuyor ne bizi uyutuyor...

Ama yine de Zeyno'yu okuldan almak bence çok acımasız :(

Can'ı bu sefer hastaneye yatırmak istemedik ama Zekai dedemiz şu çok ağır olduğu birkaç günü ayrı geçirmelerinin iyi olacağını söyledi, bu yüzden Zeynoş babaannede kaldı 2 gün, bugün artık dayanamadım eve getirdim, eve girer girmez kardeşimi çok özledim dedi, odasına koştu, ki yol boyu konuşmuş olmama rağmen :)



Ya Allahım yaaa, laf anlasın diye beklediğim melek daha 3.5 yaşında, ne söylersem söyleyeyim bir kulağından giriyor birinden çıkıyor...

Olayları iyi yanından görmeye çalışıyorum, Can okula başladığında hiç Zeynep gibi kreş hastalığı olmayacak, zaten hastalana hastalana vücüdu bağışıklık kazanmış olacak :)


23 Ocak 2015 Cuma

Özledimmmm

Kuzularımdan ayrı 4. Gecem... Hem yorgunluktan ölüyorum, hem kavuşmamıza az kaldı diye heyecandan uyuyamıyorum :(

Kuzularımı çok ama çok özledimmm




19 Ocak 2015 Pazartesi

Caca için büyük gün... Allah'ım sen yardım et...

Bugün günlerden 20 Ocak 2015, canımın içi, burnumun direği annem için büyük gün...Bugün ameliyat günü...

Aralık ayının son günlerinde fark edildi, böbreğindeki 4cm'lik kitle... yapılan araştırmalar sonucunda doğru olduğuna inandığımız doktoru Başkent Üniversitesi hastanesinde bulduk...

Annemin test sonuçlarını gören bütün doktorlar, acilen ameliyata alınması gerektiğini söyledi... Ancak bunu söyleyen doktorların hepsi de ayağındaki alçı çıkmadan onu ameliyata alamayacaklarını söylediler... Ayağı tam 6 hafta alçıda kaldı... Yine klasik bir Acıbadem Maslak hastanesi faciası oldu :(

Annem Eylül ayında biz yeni evimize taşınırken, mutfak tezgahının üzerinden düştü ve biz onu hemen Acıbadem Maslak hastanesine götürdük... Orada film çekildi ve muhteşem acil doktoru, hafif bir ezilme olduğunu, 1 hafta kadar üzerine basmamasını söyledi.... bir de akıl verdi... taaaa dizinize kadar morarabilir, paniklemeyin dedi... annemin ayağı gerçekten hem şişti hem morardı, ama biz normal zannettik... 1 haftadan sonra annem tüm acısına rağmen üzerine basmaya devam etti... ve tam 2 ay hem sızlandı hem üzeine bastı, yürüdü... En sonunda acısına dayanamadı ve Ankara'da başka bir doktora daha gitti... Doktor annemden tekrar röntgen istedi ve o da neeeeee, meğer annemin ayak bileği tam 4 yerden kırıkmış, hatta ilk düştüğünde de kırıkmış muhtemelen ancak annem üzerine basmaya devam ettiği için kırık bütün bileğe yayılmış... tam 6 hafta alçıya alındı...

böbreğinde kitle olduğunu öğrendiğimizde de alçıdaydı ayağı, doktorlar alçı çıkmadan ameliyat edemeyeceklerini söylediler, çünkü bu açık operasyondan sonra annemin bir an önce yürümeye başlaması çok önemliymiş...biz bu süreçte şunu anladık ki, annem küçükken hiç sek sek oynamamış :) kadının resmen denge sorunu var... koltuk değneklerini bir türlü kullanamadı... alçılı ayakla normalde bile yürüyemiyordu, ameliyatlı hayatta yürüyemezdi...

Sonuç olarak bu Acıbadem Maslak'ın kaçıncı vukuatı böyle... evimize en yakın hastane diye kalkıp gidiyoruz, ama gerçekten rezil bir yer... önce Can'ın hastalığı, sonra annemin şu böbrek operasyonu hayırlısıyla sonuçlansın, bu Acıbadem Maslak konusunda hukuki olarak neler yapabileceğime bakacağım...

Velhasıl kelam, söz nereden nereye geldi... Annem için bugün büyük gün... Açık ameliyata girecek, kitlesel temizlemeye yapılabilir mi bilmiyorlar, eğer yapılamazsa böbrek tamamen alınacak, aynı zamanda başka bir alanda yayılma olup olmadığı kontrol edilecek...

Allahım sen bugün bizim yanımızda ol... Benim çocuklarımın Caca'larına daha uzun yıllar ihtiyaçları var.... Daha çocuklar benden kaçıp, çooookkkk annneanneye sığınacaklar... bana diyemediklerini anneannelerine söyleyecekler... benden istemeyediklerini ondan isteyecekler.... ona öpücükleriyle rüşvetler verecekler... ona her istediklerini yaptıracaklar.... bana şımaramadıklarını, ona şımarıp yaptıracaklar....Sen yanımızda ol Allah'ım...

Sevdiğim gri şehrim Ankaram, bak yine geldim sana... Bugün rengarenk yüzünü göster bana...

Bronşiolit ile tanışma :(

Aslında tam 5 aylık olduğumuzda yani cuma günüydü Zekai beyin kontrolü ama Can Çarşamba gecesini çok kötü geçirince perşembe günü gittik doktorumuza...



İyi ki de gitmişiz çünkü Zekai bey bile ilerleyen saatlerde yatırabiliriz hastaneye dedi, Can bronşiolit olmuş( respiratuar viral panel), aslında muhtemelen abladan geçmiş ama Zeynep daha büyük olduğu için daha ayakta atlatmış...



Evde kullanmamız için aerochamber ve ventolin verdi bize, oradayken dakika kalp atış sayısı 80'di, ventolinden sonra düşecek rahatlayacaksınız dedi, ama ne yazık ki öyle olmadı Can evde hiç uyumadı, artık ağlamaktan helak oldu, huzursuzluğu hiç bitmedi, 30 dakikadan fazla uyumadı en sonunda gece 12'de gittik Acıbadem Maslak'a...


Acildeki doktorumuz 1 saat sonra yatış verdi ama yatmak ne mümkün hastane doluymuş, sonra bize eğer istersek Acıbadem Fulya ile görüştüklerini eğer istersek direkt orada yatabileceğimizi söylediler. Ama bunun için önce Acıbadem Maslaktan çıkış yapmamız, sonrada Acıbadem Fulya'ya giriş yapmamız gerekiyormuş, gecenin o saatinde o yorgunlukla insiyatifi sıfırın altındaki işletme müdürüne böyle saçma şey olmayacağını, Maslak'ın bizi Fulya'ya ödeme almadan sevk etmesi gerektiğini anlattım, adam bana inanamaz gözlerle baktı ve olmaz öyle şey, buraya ödemeyi yapacaksınız dedi, biz de o zaman oda bekleyeceğimizi söyledik ve başladık beklemeye, sabah mesaisi başlayınca acilin baş hemşiresi Fatma hanımla tanıştık, böyle tatlı bir insan olamaz, kaç saattir acilde beklediğiimize inanamadı, bizi hasta ilişkilerinden Selen hanıma yönlendirdi, Selen hanım istersek hiçbir ödeme yapmadan doğrudan nakil ile acıbadem fulya'ya gidebileceğimizi veya istersek açılan ilk odaya yerleşebileceğimizi söyledi, biz beklemeye karar verdik ve saat 14:00'de saç ekim merkezi katındaki 4018 no.lu odamızdaydık, acilden odaya çıkmamız 14 saati buldu :(


sevgili Fatma hemşire, Acıbadem Maslak'ta senin gibi 10 tane çalışan olsa, bu hastanede sorun felan kalmaz :)


Doktorumuz Müjde hanım çok iyiydi, bizimle çok ilgilendi, kattaki tek bebek hasta olduğumuz için de gelen giden eksik olmadı hemşirelerden, hatta Can'ın akşam ağlama nöbet saatlerinde sırayla gezdirdiler Can'ı :) Özellikle Elif hemşiremiz ve Özlem hemşiremizin yeri apayrıydı... Çapkın oğlum da erkek hemşirelere hiç yüz vermedi, kızlara o haliyle bile gülücükler gülücükler gülücükler yolladı :)



Perşembeyi- cumaya bağlayan gece 01'de başlayan maceramız, pazartesi akşam 8 sularında son buldu, evimizin yolunu tuttuk...



Hayatımıza nebilizatör adında bir makine girdi, hastaneden sipariş ettik geldi, sabah akşam ventoline evde devam ettik...



Bronşiolit denilen bu hastalığın acaba alerjik mi yoksa virütik mi olduğunun bulunması gerekiyordu... Can'ın burnundan alınarak yapılan respiratuar viral panel testi, bir hafta sonra cuma günü (16.01.2015) pozitif çıktı... Biz kontrol için tekrar Müjde doktorumuza gitmiştik... Bir virüsün olumlu çıkmasına ilk defa sevindim, çünkü doktorumuz Müjde hanım, inşallah bu bronşiolitin bu RSP virüsü yüzünden olduğunu ve bir daha tekrarlamasını beklemediğini söyledi, dolayısıyla biz de inşallah bir daha olmayı ve bu meymenetsiz nebilizatör aletini hayrına birilerine hediye ederiz...



Bu süreçte hastanede yatarken, özellikle erkek annesi arkadaşlarımdan bir sürü geri bildirim aldım... Meğer bu bronşiolit ne kadar bilinen bir rahatsızlıkmış, özellikle de erkek çocuklarda... bununda sebebi, kız çocukların bronşlarının gelişkin doğması ancak erkek çocuklarda bronşların doğumdan sonra 7 yaşına kadar gelişmeye devam etmesiymiş,,, o yüzden erkek çocuklar bu hastalığa çabuk yakalanıyormuş, azıcık kuru öksürük başladığında önlem alınmazsa pat diye ciğerlere iniverebiliyormuş... Zira biz Zeynep canı sağolsun, her birşeye hastalandığı için kendimizi çok tecrübeli sanıyorduk bu hastalık işlerinde, o yüzden Can'da öksürük başlayınca gayet sakin bir şekilde evde atlatmaya çalışmıştık, eski usul önlemler alarak (odayı osmanlı ocağı ile nemlendirme çalışmalarımız oldu ve %30 olan nemi %50-%60'lara kadar çıkarmayı da başarmıştık) geçirmeye çalıştık,.. günbegün iyi olacağını düşünürken, çocuk kötüye gitti ve sonunda hastanelik olduk...

Sevgili arkadaşım Güzin'de bu işten çok çekmiş, her ayın 4-5 gününü Maslak Acıbadem'de geçirdiğimiz günler olmuştu dedi bana, en sonunda Elif Dağlı ile tanışmışlar ve aslında yanlış tedavi uygulandığını anlamışlar... Bize şiddetle bu süreçte Elif hocayı görmemizi önerdi... Can'ı bulabildiğim ilk fırsatta ona götürmek istiyorum... Çünkü bu nebilizatör ve ventolin tedavisi mucize bir çözüm gibi, mentollü hava damarları genişleterek çocuğun rahat nefes almasını sağlıyor ancak sorun bunun bağımlılık yapması ve çocuğun alıştıktan sonra en ufacık bir ökrüsükte bile hemen tekrar bu ikiliye ihtiyaç duymasıymış... Çocuğun bunu doğal yollarından atlatmasını sağlamamız gerekiyor bence...

buarada bir çingene lafı var hani,,,, çocuğun hasta olduğuna mı yanayım, huyunun değiştiğine mi diye... bizdeki durum da aynen öyle oldu... daha belki eğitim  verdim demek için çok erken ama ben Can'ı 40 günlükten beri kendi yatağında kendi kendine uyutuyordum... yatağında yumuşak 2 tane oyuncağı var. Onları yanağına yaslıyordum, kollarıyla onları sarmasını sağlıyordum ve o da ayıcık ve balığı ile uyuyordu... Ama bu hastane sürecinde, benim yanımda ve benim kollarımda uyumaya başladı... Çocuğun kolunda serum ağzında maske varken, ona kendi uyuması için eziyet edemedim... Sonuç olarak şuanda artık evdeyiz... Ama Can hala kucakta uyuymaya devam etmek istiyor :(






18 Ocak 2015 Pazar

Çocuk gelişiminde yapılan hatalar üzerine notlarımmm

Bugün okulumuzda pedegogumuz Necla hanımın toplantısı vardı. Her seferinde bu toplantılardan çok şey öğreniyorum. aklımda olanları hemen yazayım dedim. 

Yıldızlar arasında filmini izle

Belki sen elma ağacısın, ama o nar ağacı, bu gerçeği kabul et, onu iyi bir nar ağacı yap. Çocuklarımız bizim aynamız olabilir ama bizim aynımız değil.

Bilinçaltı olumsuzu reddediyor, çorabını çıkarma değil, çorabını giy demeliyiz. Cümleleri olumlu kur.

Herkesin kazanacağı birşey bulmak lazım, illa koşmak istiyorsa, koşabilirsin ama şurada koş diye güvenli bir alan gösterebilirsin, veya öyle koşarsan düşersin, şunları giyip koşabilirsin diyebilirsin. Veya duvarları boyuyorsa, tüm duvarları boyamasına izin vermeyip, bir duvarı ona tahsis edebilirsin. İstemediğin şeyi yapıyorsa, onun yerine birşey önererek, onu yapmamasını istemek lazım.

0-1 yaş arasında kural değil, güven önemlidir. Güvenli alanları biz yaratmalıyız. Kural koymak yerine, güvenli alan yaratmalıyız.

Tabakları taşırken düşürüp kırdı mesela
1)tamam canım önemli değil, yenisini alırız
2) ne yaptığını sanıyorsun sen, diye kızıp bağırmak
Bu 2 davranışta ona birşey öğretmez,
Hizasına inip,ona neden sence tabak kırıldı diye sor ve onun bulmasını sağla
A) elim ıslaktı
B) ağır geldi
C) acele ettim
Sebebi o bulduğunda, sonra tamam o zaman 
A) elleri kurutalım
B) tek tek taşıyalım
C) yavaş yavaş yürüyelim
Demeliyiz ve tabakları taşımasına devam ettirmeliyiz
Kırmadan taşımayı öğretmeliyiz.
Geçmişe takılı kalmadan, hatadan ders alıp, ileriye devam etmek doğrudur.
Bilgisiz sevgi zehirdir.

Sevmeden geçirdiğin zaman israftır.
Eskiden çocukları için saçını süpürge eden anne baba modeli vardı şimdi, çocuğa kendi işini yapmayı öğreten anne olmak önemli.
Birey olmanın yeterliliğini ve sorumluluğunu almak lazım.
18 yaşına gelip ayrı evde çıkmak isteyen çocuğa, çık tabi ama kendi kiranı ödersin, evinin yemeğini yaparsın diyebilmeliyiz.

 0-2 yaş elektronik alet vermeyin, o aletlerin üreticileri bile çocuklarına bunları vermiyor. Çocuklarını gönderdikleri okulda akıllı tahtalar bile yokmuş.
Güzel yazı yazanlar hem sağ hem sol beyinlerini kullanıyorlar, güzel yazı yazanlar iyi matematikçidir. Kaligrafi çok önemlidir. 

Çocuğun bulunduğu alanda ses tonumuza dikkat edelim. Kendini kontrol edemeyen, çocuğunu nasıl kontrol edecek. Çocuk modeller bizi.
Armut dibine düşer demişler. Her akşam evde tv izleniyorsa, çocukta tv izler.

Bir babanın çocuğuna verebileceği en güzel hediye, eşini sevmektir.

Anne baba çocuğun Tanrısı gibidir. Onun için kutsaldır. Anne baba ayrılıklarında asla diğer tarafı kötülememek gerekiyor. Onun inşa ettiği büyük bina yıkılır eğer karşı tarafı kötülersek. 

fazla alınmış sevgi, ileride de beklenti yaratıyor. Çocuğa sürekli sarılıp öpmek güzel ama herşey tadında güzel. Mesela cocuğu sürekli öpmek, sürekli sarılmak güzel ama ya ileride annenin oğlunu sevdiği gibi onu seven bir kadın bulamazsa, o zaman sorun olur. Çocukların da sınırları var,ona saygı duymak gerekiyor. Sarılmak dokunmak çok güzel ama mutlaka ölçüsü olmalı. Erkek çocuklar  anneden ayrılmadan başkası ile evlenemezlermiş :)

4 yaşından sonra anne babaların karşı cinslerinin banyolarına girmemeleri öneriliyor, çocuğun mahremiyetine saygı duymak gerekiyor.

Yemek yedirmek; çocuğu korkıtarak yemek yedirmeyin. 
Onu yapmazsan polise söylerim seni gibi tehditler yapmamak gerekiyor. İngilterede bir olay yaşanmış, çocuk kaybolmuş, polis görmüş, ama polisten korktuğu için polise gitmemiş.

Çocuklar daha fazla yemek yesin diye kendin yedirme, izin ver yesin. Zorlama daha zararlı. 

Sınır stratejisi çok önemli; her dediği yapılmamalı çocuğun, sınırlar olduğunu bilmeli, aksi halde okulda dışlanıyor.  

Çocuktan ayrışamama; çocuğu biz ye kabul etmek. Mesela çocuğa soru soruluyor, anne cevap veriyor. 

Sevgi, şımarıklık; aşırı sevgi bağımlılık yaratıyor. Mesela kraliçesin sen demek, çocuk kendini kraliçe sanıyor :)) herkes tarafında kraliçe sayılmak istiyor. Benim kraliçemsin diyebiliriz ama abartmamak lazım.

Cinsiyet ayrımı; bizim toplumumuzda erkekler daha özgürlükçü yetiştiriliyor. Bunu yapmamak lazım. İlk çocuklar büyüklerin dünyasına doğuyor, ikinci çocuklar daha şanslı çünkü onlar içinde çocuk olan dünyamıza doğuyor. İlk çocuklara sürekli sen ablasın abisin demek, ona çok sorumluluk yüklüyor. 

Anne kendi üşüdüğünde çocuğu giydirip, kendi terlediğinde çocuğu soyuyoruz , çocuk bu şekilde öğrenemez. Hırkasını kenara koy, üşüdüğü zaman giysin, çocuğa bunu öğret. 

Veren bedelini ödetir! Saçını sürekli süpürge eden anne, sürekli söylenir, car car konuşur :)

Çocuklara sıfatları kullanırken dikkatli olalım; beceriksiz, tembel, bunları o anda kullanıyoruz ama çocuğun bilinçaltına yerleşiyor. 

Çocuğun etkinlik masasında oturabilmesini sağla, kendini konuya verebilmesini sağla, ortalama 6 yaşında, masada 20 dakika konsantre olabilmeli. 

Çocuğun önüne dergi koy, kessin kessin kolaj yapsın yapıştırsın.  

Birlikte aktivite yapmak önemli; Çocukları bowlinge götür, arabayı yıkayın...
Adela yayınlarının dikkat geliştirici setleri var. 
Osman Abalı'nın serileri var. 
Miniyup adında set var( grafikleri çok güzel değil ama iyi bir set)




 



15 Ocak 2015 Perşembe

Ablası olmak....

 
Kardeş iyidir, kardeş güzeldir, kardeş candır… Kardeşsiz hayat nasıl olur bilmiyorum, bilmek de istemiyorum…Hayatta insanın sahip olabileceği, yeri doldurulamayacak insana denir kardeş…
 
Can, sen o kadar şanslı bir çocuksun ki, çünkü senin bir ablan var… (Allahım inşallah benim kardeşim de benim için böyle hissediyordur) J
İnternette dolaşan bir yazı okudum, sadece ablası olan insanların anlayabilecekleri diye… Kendime uygun olanları seçtim…
  
Dünyada annenizden sonra sizi en çok seven bir başka kadına sahip olmak


Hayatınızda yeri geldiğinde kardeş, yeri geldiğinde arkadaş, yeri geldiğine anne olacak birinin olması



Anne babanın öğretebileceklerinin dışında birçok şey için rol model alabileceğiniz birine sahip olmak


Rahatça şımarıklık, kapris yapabileceğiniz, söylense de kahrınızı çeken birinin olması


Ne kadar kavga ederseniz edin, ne kadar üzerseniz üzün, kısa süre içinde affedileceğinizi bilmenin rahatlığı

Parasız kaldığınız zamanlarda her zaman başvurabileceğiniz, reddetmeyeceğini bildiğiniz güven kapınızın olması


Üniversite için başka şehre giderken veya evlendiğinde "boğazın düğümlenmesinin" ne demek olduğunu anlamak

Yaşınız kaç olursa olsun her zaman, her sorununuzu, her mutluluğunuzu sizinle paylaşacak birinin olduğunu bilmenin güzelliği

"Sırtını birine yaslamak" deyiminin anlamını sonuna kadar kavramak

 
Abla olmadan, karşılıksız, kendini adarcasına, bencillikten bu kadar uzak, özverili sevmenin ne demek olduğunu bir tek ablası olanlar anlar…
 
 
 
 


































Öğretmenim Zeyno :))

Bugün Zeynep, ipad'de şarkı dinliyordu, daha önce dinlemediğim bir şarkıyı söylüyordu.

aaaa bunu bilmiyorum ben dedim...tamam işte ben söyledim, sen de benden öğrendin dedi :)))

Sonra bildiğimiz finger family şarkısı başladı, 'bunu biliyorsun sana daha önce öğretmiştim' dedi :)))

Bakalım daha neler öğreneceğiz bu hayatta Zeynep hanımdan :))




8 Ocak 2015 Perşembe

Kamera izleyip, yanlarında olmaya çalışmak

Bu hafta iş güç başladı ama aklım hep evde...

Okullar 3 gündür tatil, Zeyno hem hasta, hem evde, hem kendi bunaldı hem Can'ı bunaltıyor :((

Can hala hasta, gece hiç uyuyamıyor, günlerdir hava buz gibi çocuğu daha da üşütmeyelim diye sadece telefonla konuşuyoruz Zekai dedemizle, ama bugün artık kesin doktora gidiyoruz, bir gidelim baksın muayene etsin, çocuk resmen helak oldu :(( 

Gözüm kameradan ayrılmıyor, sürekli ne oluyor evde diye bakıyorum, bu zamana kadar izlediğim en iyi anı yakaladım az önce, Zeynep çıkmış Can'ın yatağına ona kitap okuyordu :))


5 Ocak 2015 Pazartesi

Can'ım öksürüyor, benim içim acıyor :(((

5 aylık aradan sonra bugün ilk iş günümdü, aklımdaki başlangıç daha farklıydı, haftasonu kendime biraz zaman ayırır, saçımı başımı yaptırır, bir maniküre gider kendime bakarım diyordum ama dün Ankara'dan dönüşümüz geç oldu, eve geldik Zeyno huysuzlandı, saat 11'i buldu uyuması, annem uyutsun diye yapmadığı eziyeti bırakmadı...

Demiştim ya Zeynep hasta yılbaşından beri diye, bir şekilde Can'ı da hasta etti, 2 çocuklu olmanın ilk derdini yaşadık, bir eve hastalık girdi mi büyük küçük demeden herkesi dolaşıyormuş :((

Can gece neredeyse hiç uyumadı, en az 5 defa ağlayarak uyandı ve çok zor uykuya daldı, en son sabah 5'de yanımıza aldık, sonra 2 saat sarmaş dolaş uyuduk...

Sabah 7'de yataktan kazınarak uyandım resmen :(( ne kahvaltı ettim ne birşey ama yine de 1 saatte hazırlandım, çünkü pantolanlarımın denemesini yapmıştım ama hiç gömlek denemek aklıma gelmemişti, süt dolu 2 beden büyük göğüslerim yüzünden hiçbirşey üstüme olmadı :((

Ben evden çıktım sonra Zeynep ve Can uyandı... İkisi de son derece huysuzdu... Zeyno okula gitti... Teyze bütün gün Can'la uğraştı, yedi kustu, kustu yedi, balgamlı kaka yaptı, bol bol gaz çıkardı, uykudan çatladı ama öksürmekten uyuyamadı, gözüm telefondaydı tüm gün çalışmak bana haram oldu... Akşam eve geldiğim saatlerde Can iyice ağırlaştı... Zekai dedemizi aradık, adam bir ilke imza attı, telefonun hopörlerini açtırıp Can'ın hırıltısını dinledi, sonuç olarak acil olarak günde 3 fıs Rhinfant damla verdi, günde 3 defa 1 ölçek Konges şurup, 6 saatte 1 defa 1 ölçek Calpol verdi ama yine de eğer bunları ilk vermemizden itibaren 1-2 saat içinde rahatlayıp uyumazsa hastaneye götürün ve ventoline bağlatın dedi, ilacı vereli şuanda 2 saat oldu, tüm günün yorgunluğu ile ve ilk defa ilaç almış bünyesi ile pestil gibi uyudu... Biz de odasında şu kaynatıp içine vicks koyduk, oda biraz nemlensin diye...

Bir yandan düşünüyorum, Zeynep çok geç hasta olmuştu ama bağışıklık sistemi çok zayıf bir çocuk oldu... O zaman doktorumuza 'alla alla çocuk 14 aydır 1 kez ateşlenmedi bile' dediğimizde keşke ateşlenseydi biraz demişti... O yüzden Can'ın bu hastalığını iyiye yorup neyse bağışıklığı güçleniyor diyorum ama bir yandan da o küçücük bedeniyle çırpınışını  gördükçe içim acıyor, kahroluyorum :((


Can'ım oğlum sen hep gül, ağlamak sana hiç yakışmıyor :((

1 Ocak 2015 Perşembe

Yılbaşı fobisi

Zeynep 2012 yılını 2013'e bağlayan gece Berlin'de, 2013'ü 2014'e bağlayan gece de İstanbul'da havale geçirmişti... 

Dün gece(yani 2014'ü 2015'e bağlayan gece)'de yine ateşi oldu biraz Zeynep'in ve resmen korku dolu anlar yaşadık yine :( çok şükür havale geçirmedi Zeynommm

Ya bu çocuğa ne oluyor cidden anlamıyorum, şuanda 02 ocak, gece 01:00 ma-aile yine ayaktayız, Zeyno'nun ateşi 38.3, ateş düşürücüsünü verdik, duşa soktuk, tüm sonbaharı hastalıksız geçirip tam beni artık bağışıklığının arttığına ikna etmişken, ne oldu birden bire cidden anlamıyorum, Zeynep ne olur sana birşey olmasın, sen hep iyi ol, sağlıkla ol...