Zeyno ve Can

Zeyno ve Can

29 Şubat 2016 Pazartesi

Okul dediğin dipsiz bir kuyu…


Birileri bundan 6 yıl önce daha benim hamile bile olmadığım günlerde deseydi bana, bir kızın olacak, 4.5 yaşına gelecek ve sen işi gücü bırakıp haldır haldır ona okul bakacaksın… bazı okullarda yer olmayacak, sinirin bozulacak… bazı okullar utanmayacak bir ev parası isteyecek, yine de acaba denkleştirebilir miyiz diye düşüneceksin… bazı okullar at bindiriyoruz biz diye hava atacak, etkileneceksin… bazı okullarda bizde çocukların hepsi yarış atış diyecek, doğrusu bu mu acaba diye düşüneceksin… birileri olacak çevrende herşeyi bilecek, kendi aklı çokmuş gibi akıl verecek… birileri olacak çevrende hislerin ne diyorsa, onu seç diyecek… ve sen aslında ne hissettiğini bile bilemeyeceksin… valla hamile kalır mıydım bilmiyorum… hazır değiliz deyip ertelerdim herhalde… ne de olsa Enka’ya daha doğmadan kayıt yaptırmak felan gerekiyor J

Yok ki bir sihirli değnek, bundan 10 yıl sonraya götürsün beni… neymiş aslında doğrusu göstersin bana…  

Birde şu ne istediğini söyle ona göre seçim yapmana yardımcı olayımcılar var, yahu valla bilmiyorum, ne istemem gerektiğini bilmiyorum ben… Tüm anneler biliyor da bir ben mi bilmiyorum acaba…

Bu ülkede TEOG diye bir gerçek var, nasıl dersin ki TEOG benim için önemli değil… TEOG önemli diyorsan, bu sefer karşına hangi liseye gitsin istersin sorusu çıkıyor. Robert Lisesi, Galatasaray, Üsküdar Amerikan, Kadıköy Anadolu, İstanbul Erkek rüya okullarını kim istemez… Eğer derdin bu okullarsa Bilfen’e vereceksin diyenler var… ama bir yandan da Bilfen’de çocuklarla ilgili anlatılan efsaneleri duydukça yok artık hangi anne baba çocuğun yarış atı oldurulmasına, sınav ortalamasına göre sürekli karılan sınıflarda çocuğun psikolojisinin bozulmasına izin verir ki diyorum… Sonra bir de Bilfen nereeee, bizim ev nereeee, çocuk sabah kaçta çıkacak evden… valla değmez buna diyorum…

Dünyanın parasını vericez bu kolejlere İngilizce olmadan olmaz ki diyorum… Aaaaa o zaman vereceksin Hisar’a, MEF’e, AÇI’ya çocuğun şakır şakır konuşacak İngilizce diyenler var… Hisar cidden bir ev parası istiyor… Bunun üzerine bir de haftasonu tüm çocuklar okulda ve haftasonu sosyal aktivite derslerinin hepsi ekstraymış… Şoförsüz okula gelmek ayıp karşılanıyormuş diye bir duyum bile aldım, yok artık dedim ama ya gerçekse diye korkmadan edemedim L Bir de AÇI’ya gidenler çok iyi İngilizce öğreniyor evet ama başka bir şey yok diyorlar… mezunların kazandığı en iyi okulun Bahçeşehir olduğunu doğrulayan kaynaklarım var… üniversite kötülemek için değil, ama bunca yıl özel okula dünyanın parasını dök, sonra başarı dediğin, Bahçeşehir üniversitesine girmek midir, yok artık L MEF ise ayrı bir dünya Türkiye ile pek işi yok sanırım onun, internet sitesinde bile diploma programına göre fiyat açıklıyor, neyi seçersen ona göre eğitecek seni…

Birde 5’den şaşma 6’yı aşmayıcılar var…  Bu gruba şuanda girenler Şişli Terakki, Işık, İTÜ, Eyüboglu… 

İTÜ’nün 5 yaş sınıfında yer yokmuş… yahu anne babalar daha Şubat ayı yeni bitti, bu ne hızdır kardeşim… 4 yaştan gelenler kontenjanı doldurmuş, 5 yaş için sadece 15-20 kişilik kontenjan varmış, o da akademisyen çocukları için bırakılmış, Cumartesi günü tanıtım günü var, 5 yaş çocuklara tanıtım programda yok bile J

Işık için bir iyi diyenler var, bir çok ama çok kötü diyenler var… Zeynep’i vermek için görüştüğümüz kreşlerden birinin sahibinin kızı Işık’a gidiyordu. Ben de o zaman ona sormuştum, neden Işık’ı seçtiniz diye, bir hata yapacaksan bile 100 yıllık bir hata olsun demişti bana… Eğitimci bir insan… Belki de cidden vardır bir bildiği…

Şişli Terakki ve Eyüboğlu’da çocuk için önce bir değerlendirme sınavı yapıyor, ondan sonra çocuğun uygun olup olmadığına karar veriyormuş… sinir olmadım değil, ama ne yapalım, başa gelen çekilir, ikisinde de randevu aldık… İlker’in gönlü Terakki’de… Ben ne bileyim yakın olsun istiyorum…. Etiler trafiği beni bir korkutuyor…. Yani sonuçta bir anneye ve babaya ayı anda telefon açmışlar, çocuğunuz hastalandı lütfen okula gelin demişler. Annenin yaptığı ilk şey telefonu kapatıp, okula doğru yola çıkmak olmuş. Babanın yaptığı ilk şey ise anneyi aramak olmuş J bizim babamız candır, kandır, ama tam olarak böyledir J Dolayısıyla benim çocuklara yakın olmam şart.

EVYAP var, pek kimsenin bilmediği, bizim de akademisyen çevresinden duyduğumuz. Mahallemizin özel okulu kıvamında… bu konuştuğumuz tüm okulların fiyatının yarı parasına… içerik, müfredat olarak hiçbir eksiği yok marka okullardan… Birde böyle uygun okul seçenler var… Vereceksin çocuğu uygun özel okula, kendin takviyeni evde yaptıracaksın diyenler…

Ya diyorum okul dediğin dipsiz bir kuyu… buara beni takip etmeyin… ben de kayboldum resmen… Bulabilene ödül var…

Not: okul fotoğrafı temsili. Sonunda Yamanlar, Efe için doğru okula karar verdiler, en uygun olanı seçtiler... Bu haftasonu gidip oğluşu kaydettirdik beraber... Zeyno'nun henüz bir sınıfı olmasa da, Efe'den önce yerleştik Efe'nin sıralarına :)




26 Şubat 2016 Cuma

1.5 yaşında oldu Can...

Can dün 18 ay aşılarını oldu, maşallah tosun 6 ayda 6 cm uzamış 84cm olmuş ve 2 kilo alarak, 12.5 kiloya ulaşmış. 

Geçen gün komşumuz Hazal'ın dediği gibi Can, Zeynep'in konsantre hali gibi :))


25 Şubat 2016 Perşembe

derdimiz büyük, okul polemiği...






12 Eylül 2013 tarihinde Zeynep kreşe ilk başladığında post etmiştim bu fotoğrafı…

Aslında üzerinden çok da zaman geçmedi, sadece 2,5 yıl kadar, o zaman 2 yaşındaydı Zeyno, şimdi 4,5…

Bana göre hala bir bebek o… ama artık okullu olma zamanı gelmeye başladı… başlamak için biraz erken miiiii, yok geç bile kalmışız…. Mesela bugün Enka okullarının tanıtımına gittim, Zeyno Eylül’de 5 yaşında olmuş olacak, şuanda okulda 19 kişilik kontenjan var, eğer arzu edersek 500 kişilik bekleme listesine girebilirmişiz J Yani Enka’yı Zeynep için değil, ancak Can için düşünebiliriz, ve şaka yapmıyorum, gerçekten bugün okuldan Can için başvuru formu aldım, 2019 yılında Can okullarında okul öncesi eğitimine başlayabilsin diye, form doldurup göndereceğim…

Zamanında 63 kişi bir sınıfta okuduğumuz, bitlendiğimiz, saçlarımızı kazıttığımız günler çok gerilerde kalmış artık… Zeynep ilk doğduğunda bile ya ne var , veririz mahalledeki Atatürk ilkokuluna, biz de mi kolejde başladık hayata diyorduk, ama iş başa düşünce, Allah böyle yediriyormuş adama ettiği büyük lafları…

Buaralar ajandamız çok ama çok yoğun, her hafta bir okulun tanıtımı var… Nereye koşacağımızı şaşırdık… Ne istediğini bilmeyen anne-baba olarak, neyi istemediğimize karar vermeye çalışıyoruz önce… Temel prensipleri koyuyoruz ortaya…


  • Atatürkçü bir okul olması şart.
  • İngilizce konusunda taviz veremeyiz.
  • Özgüveni yüksek, dünya vatandaşı çocuklar yetiştirsin.
  • TEOG başarısı, listede alt sıralara koymaya çalışıyoruz, ama Türkiye’de yaşıyorsak önemli olmadığını söylemek zor.
  • IB diploması yani International Baccalaureate, yani üniversite öncesi 2 yıllık bir program. 11 ve 12. Sınıftaki öğrenciler için uygulanıyor, binden fazla üniversite IB diploması ile öğrenci kabul ediyor. Yani çocuklar çift diploma ile mezun oluyor.
  • Mutlaka en az 1 spor, 1 sanat faaliyeti ile ilgilensin istiyoruz.
Bir de çok güzel bir site keşfettim, okul seçiminde sormam gereken sorular şunlar sanırım: http://www.egitimpedia.com/en-dogru-okulu-secmek-icin-sormaniz-gereken-10-soru/

İlgimiz dahilindeki okulların tanıtım takvimleri ektedir. Okullarla ilgili fikirlerimi de sırayla yazacağım tabi ki.









Konuşmuyor olabiliriz ama anlıyoruz :)

Çocukları birbiri ile kıyaslamak istemiyorum, hatta bunu yapan ailelere bilhassa sinir oluyorum, ama Can Zeyno'dan çok farklı bir çocuk, Zeyno'nun düşük çenesine inat hiç ama hiç konuşmuyor...

Daha 1 kelime bile yok, oysaki Zeyno 18 aylıkken 18 kelime konuşuyordu, neden sadece kelimeler var, niye "anne gel", "baba git" demiyor diye düşünüyorduk o zamanlar, oysaki Can 18 aylık oldu ama daha hiçbirşey demiyor, bir ara alt komşu Aden'in adını söylüyordu ama ondan da vazgeçti...

Serde pinpirikli annelik de var, acaba bir sorun var mı diye düşünmeden edemiyorum, ancak okuduğum bütün kaynaklar, dilsiz olma durumunun sağırlık ile başladığını gösteriyor (Allah korusun).

İnsan önce duymaz, duymadığı için de konuşamazmış... Can duyuyor, duyduğunu anlıyor, ve emir komuta zinciri içerisinde çok güzel yerine getiriyor :) Hele ki ucunda dışarı çıkmak varsa :)



 

23 Şubat 2016 Salı

9.havale anısına...




Allah'ım isyan etmiyorum, ama ne olur bitir artık bu işkenceyi... Onun o küçücük bedeni kollarımda titrerken, her havaleden sonra saatlerce uyurken gözümü ayırmadan onu izliyorum... Ve hep kulaklarımda, yıllar önce daha ilk havaleleri geçirmeye ve ilaç konusunda karar vermeye çalışırken diğer annelerden duyduklarım, peki ya yanlızken olursa :(

Zeynep dün gece azıcık ateşlendi... Bende önlem amaçlı bugün okula yollamadım onu, annem, babam, kardeşim dün Mehmet eniştemin kardeşi Ahmet'in cenazesi için buraya gelmişlerdi (cem'in de kaderinde var resmen, 9 havalenin  6'sında yanımızdaydı)

Annem, babam, cocuklar, nurnur hepberaber bugün öğlen sarıyer spor klübüne gitmişler, hava da bir güzel bir güzel... Zeynep patates kızartması istemiş, ve masaya gelip ağzına ilk patatesi attığında kitlenip kalmış, sadece daha önceden tecrübeli olan annem anlamış   Zeynep'in havale geçiriyor olduğunu, o sırada öğle tatilinde hastane doktorları, hemşireler hepsi ordaymış, ilk müdahalesini bir nörolog yapmış. Sarıyer ismail akgün devlet hastanesinde müşade altına almışlar, beni aradıklarında sahilden hastaneye koşuyorlardı,  maslak sarıyer yolu hiç bu kadar uzun olmamıştı :(

Hastaneye ulaştığımda, havale sonrası uyku halindeydi... Saatler sürdü uyanması, doktorda 6-8 saatten önce çıkamazsınız dedi... Oda 4 kişilikti ve diğer çocuklar virütikti, doktora yalvarıp çıkardım hastaneden... Zekai dedemizde bu gece uyuma sürekli kontrol et, acıbadem'e yatmanıza gerek yok dedi...

Şimdi evdeyiz... Babamın kollarında ilk kez havale geçirdi zeynep, babam resmen şoku üstünden atamadı...Ve az önce babam, hayatta cevabından en korktuğum soruyu sordu bana... Hadi şimdi neyse, yanında hep birisi var, ya yanlızken olursa :(

Bu soruyu yıllar önce bana cocuğu epileptik olmamasına rağmen, havaleler yüzünden artık illahallah eden ve ilaca başlayan bir anne sormuştu, çünkü onun 10 yaşındaki oğlu okuldan gelip karşıdan karşıya geçerken, nöbet gelmiş ve başını kaldırıma vurup yaralamıştı, bir araba çarpmadan son anda durmuştu :(

Allahım tek duam bu havale illetinin 6 yaşındayken bizi bırakıp gitmesi,,, her yıl azalarak gidiyor doğru, önce 4, sonra 2, sonra 2, bu yıl 10 aydan sonra 1. Havalesi... Allahım 2016 kontenjanı bununla dolmuş olsun ne olur...


16 Şubat 2016 Salı

Geze geze yemek yemek


Can beyde buara bir huy değişmeler başladı, mesela kesinlikle mama sandalyesine oturmuyor... Hadi yemeğe diyince, herkesten önce koşup masada bir sandalye kapıyor :))

Ama evde de pek yemiyor aslında,ama  evde yemediği ne varsa sokakta rahat rahat yiyor, ablası kendince kolay bir yol bulmuş, dışarı çıkarıyorum orada yiyoruz diyor, ama aklıma hep Efe'nin asansör kapısında yemek yediği günler geliyor( Allah'ım valla kınamamıştım ben Efotosu ama niye böyle yapıyorsun yaaa) 


Gece pikniği volume 2



Bu gece piknikleri umarım bir alışkanlık olmaz... Bugün işten ancak 8 gibi gelebildim ve çocuklar beni resmen kapıda üzerime atlatarak karşıladılar. Konuşmayı bilmeyen gezenti Can, resmen ayakkabı giymeyi öğrendi dışarı çıkabilmek için :))

Önce biraz apartmanda oynadık ama kesmedi tabi, kendimizi parka attık, valla bizden başka deli yoktu, ama yakında bir akım başlatabiliriz...

Gece piknikleri bakalım daha ne kadar devam edecek...



Evde fenerliler var...



Bugün maç vardı, çocuklar babalarıyla totem yaptı... Alper amcalarının onlara aldığı formalarını giydiler ve FB kazandı...

Can bu forma işini çok sevdi... Zeynep yarın okula formayla gitmeye karar verdi ( umarım sabaha unutur) :))


İkinci çocukların kaderi bu...



Bugün bu fotoğrafı gördüğümde epey güldüm, çünkü kesinlikle bizi anlatıyor...

Zeynep'in yatak odası takımını daha dünyaya gelmeden aylar aylar önce, bir dünya para verip inci tuncelden yaptırdık, oymalı işlemeli yatak, 90*140 ölçülerinde olmasına rağmen içine efektif olarak 79*130 yatak alıyor. Bu 20cm önemli değil gibi gelse bile 100cm'lik yer cücelerinin kendi boylarından kat kat kat büyük ıvır zıvırları oluyor... 

Can doğduğunda bir oda takımı yoktu :)) taşındık, önce Zeynep'in yatağını ona verdik, sonra Zeynep'i aslında prensesli yatağa ihtiyacı olmadığı konusunda ikna ettik...

Zeynep'in odasındaki yatağı ikea'dan aldık, bence odasındaki en fonksiyonel şey bu yatak, çünkü istediğin gibi yerini değiştirebiliyorsun. 

Can'ın odasındaki gardrobu da ikeadan 3 kapılı olarak yaptırdık. İçini istediğimiz gibi tasarladık, Zeynep'in inci tuncel dolabının 1/3 rakamına mal oldu ama 3 katı hacmi var...

İkea gerçekten evimizin herşeyi... :))

15 Şubat 2016 Pazartesi

Kuaförde bir cüce...


Sandalyede oturan 100cm'lik cücenin saçlarına fön çekilmiştir ve parmakları da pembe ve mor renklerde oje ile boyanmıştır :)

Saçını düz yaparken ağrıyormuş evet ama bundan sonra hep benimle kuaföre gelecekmiş, prenses saçı yaptıracakmış... Bilgimize sunulur :))

En temel ihtiyaç :)


Yer: Ankara-İstanbul otobanı, highway alış veriş merkezi

Amaç: ihtiyaç molası

En temel ihtiyaç: trene binmek :))

Gece piknikçileri...

Can bugün dünya huysuzluk şampiyonuydu...

Ankara'dan ana oğul hasta döndük :( iki burnu tıkalı sabahı sabah ettik...

Can  bütün günü huysuz geçirmiş yine...

Akşam eve geldim beni gördü, dışarı çıkmak için üstüme atladı, önce biraz apartmanda turladık ama yetmedi paşama, eve geldik içini çeke çeke ağladı... 



Biz de aldık pilavımızı elimize, akşam pikniğine dışarı çıktık, Zeyno ve İlkerde geldi, mahallenin deli kadrosu tamamlandı... allahtan  hava güzeldi. Pilavları dışarda yiyip piknik yaptık, biraz parkta oynadık, eve gelip yattık...

Hadi yaz gel artık...


9 Şubat 2016 Salı

En güzel hediye HAYAT :)

Dün 15 yıl oldu, birbirimize 60 yıl birlikte yaşamaya söz vereli...

Neler sığdırmadık ki bu 15 yıla, ama en güzeli en özeli 2 tane dünyalar güzeli çocuk oldu...

Ve benim her zaman hediye almayı bilmemesiyle beni benden alan canım kocam bu sefer gerçekten beni şaşırtmayı başardı...

Hep kalbimdeydiler zaten, artık her an yanımda, her an aklımda olacaklar :))


8 Şubat 2016 Pazartesi

O kadar da uykum yok :)

Yatmaya hazırlandığımız şu dakikalarda Zeynep bana bir sürü metiye düzdü :))

Annecim seni sonsuz seviyorum, sonsuzla uzay kadar seviyorum,40'a kadar seviyorum( bu kadar saymayı biliyor çünkü), veeeeeeee bu cümlelerden sonra ki ilk cümle;

Peki ben bu gece sizin yatağınızda yatabilir miyim :)

Hayır zeynep yatamazsın( despot kuralcı anne, kızı bir an önce uyusunda bilgisayarı açıp çalışmaya başlasın diye gözünün içine bakıyordu)

Ve yatağa yatan zeyno'dan bomba :) Anne seni o kadar seviyordum ya, o kadar da uykum yok benim :))


6 Şubat 2016 Cumartesi

dedemi de kaybettik :(

Malum çocuklar 1 haftadır Ankara'daydı. Söz de bugün onları almak için gelecektik, ama 05.02'de saat 10:00'da dedem yaklaşık 40 gündür yattığı Gazi Üniversitesi yoğun bakım ünitesinde hayata gözlerini yumdu :(

Canım dedem, ben seni hiç o geçen hafta gördüğüm 1 deri 1 kemik halinle değil, hep masanın en başında iştahlı iştahlı errokları, sembusekleri, kaburga dolmalarını yerken, 1 kilo fasulye yemeğine neden 1 kilo et koymadı diye babaanneme kızarken hatırlamak istiyorum...


Sulu kaka ve Zeynep'in ön beli

Zeynep, Ankara'da ishal oldu ama öyle böyle değil :(

Biz genelde Zeynep hiçbirşey yemediği veya sürekli katı beslendiği için çok kabızlık sorunu çektik ama ishal problemi çok nadir karşılaştığımız bir sorun ...

Ankara'da tobb etü hastanesine götürdük, çok tatlı bir doktorla tanıştık...

Zeynep'in idrar tahlilinde enfeksiyonel birşey çıkmadı o yüzden antibiyotik vermedi, mikrobik bir durum dedi. Reflor verdi. Günde 1 defa herhangi birşeyin içine karıştır dedi. İshal bittikten sonra 3 günde keseceğiz.

Buarada yemememesi gerekenler: yumurta, portakal, mandalina, mercimek çorbası, sebzeler, süt, çikolata

Özellikle yemesi gerekenler: muz, elma., yogurt, yogurt çorbası, tarhana çorbası, haşlanmış makarna, prinç lapası(mümkünse suyu), haşlanmış patates, bol su ve yemeklerde biraz fazla tuz

Yoğurt en kuvvetli prebiyotikmiş, içine 1 kaşık nışasta koyulabilirmiş. 

İshal 10 güne kadar sürebilirmiş :(

Zeynep tuvalete girdiğinde öyle bir gaz çıkarıyorki resmen çok sesli senfoni orkestrası var içerde...

Birde karnım ağrıyor demiyor, ön belim ağrıyor diyor, gerçekten neden hem bel hem göbek diye 2 kelime var ki acaba :))

Valla doktorun dediklerini aynen yapıyoruz, bugün 2. Gün bitti çok daga iyiyiz...