Zeyno ve Can

Zeyno ve Can

17 Mayıs 2016 Salı

Gözlüğüm şekil:))

Bu gözlüğü geçen eminönü ziyaretinde tezgahtan aldım... Aslında daha kaliteli bir tane daha var ama onu hiç sevmiyor, bu dandik malı ise görünce deli oluyor:))


Bir diş hikayesi :))


Hani Can'ın dişi kırılmıştı ya, dolgu demişlerdi...

Babası aldı götürdü acıbadem'e... Sevgili doktorumuz dişçi olmasının yanısıra insan sarrafı çıkmış, bu işin babasıyla olmayacağını şıp diye anlamış :)) haftaya anne getirsin,  biz de anesteziyi hazırlayalım durmayacak galiba demiş :))

Geçen hafta ben götürdüm...  Önce keyifli keyifli oturduk kapıda bekledik... Kara tahtaya çizgiler çizdik :))

Sonra içeri girince huzursuzlandı. Oda tabi kalabalık, anestezist, diş doktorumuz, 2 tane yardımcı felan... 

Doktoru bana dediki istersen anestezi veririz ama başka bir yolu daha var, bebeği kendine çevireceksin, bacaklarını karnına dolayıp oturacak, sonra kafasından tutup onu terse doğru kendime yatıracağım, bu pozisyonda elleri ve bacaklarını siz, kafasını hemşire tutacak, çok ağlayacak ama ben anestezi vermeden en fazla 3 dakika içinde işi bitirmiş olacağım, olur mu dedi? Olmaz mı? Bal gibi olur...

Allah bana dayanma gücü verdi, tam da doktorun söylediği gibi yaptık. Ne anestezi, ne ilaç, 3 dakikada yaptık dişi :) tabi Can ağlamaktan helak oldu, doktor onu kaldırdığı anda ablasının kucağında koşarak odayı terk etti :)

Bu dolgu geçici bir dolgu oldu, can pek durmadığı için estetik dolgu da olmadı, ama zaten tek amacı sinirlerin ucunu kapatıp, havayla teması önlemek...



Paylaşmak... Ama Kerem'le :))


Malum Can, ağustos ayında 2 yaşına girecek... Terrible two başladı, ama biz hala zeynep'le uğraşmaktan, can'ın zaman zaman gelen krizlerini pek anlamıyoruz bile...

Ama parkta oyuncaklarını asla kimseye vermiyor...

Fotoğraftaki böceğin yüzü belli olmasa da Kerem... Oğluşumun kuzeni... Henüz yaşında olmadığı için yürüyemiyor, ama az biraz büyüsün en yakın arkadaşı olacak... 

Geçen gün onlara gitmiştik, nasıl olduysa içinden geldi, kendi isteğiyle topunu paylaştı Kerem'le :)) tabi çok uzun sürmedi, kaptığı gibi geri aldı minik Kerem'den :))

Kaşıkla yeme sanatı :)


Bir meraklı bir meraklı kendisi yemeğe... Zaten pek çorba sevmiyor anası kılıklı, çatalla yenecek herşeyi kendi yiyor, doyana kadar hiçbirşeyini paylaşmıyor, doyduktan sonra tabağında kalanları kendi elleriyle size yediriyor :))

Ama bir de kaşıkla yoğurt yiyişi var ki, dillere destan, insan o yerken aşka geliyor, bir kase daha olsa da ben de yesem diyor :))


11 Mayıs 2016 Çarşamba

Karadeniz kenarı...



Ben Ankara çocuğuyum... Denizi yazdan yaza, yazlıkta gören şanslı kısımdan...

Oysaki çocuklarım dünyanın incisi, en güzel şehirde doğdular... 

Deniz kenarında bir evimiz yok, dedemiz o kadar akıllı değilmiş, İstanbul'da toprağa para yatırmamış zamanında :) 

Ama arabamıza binince 10 dakikada ulaşabildiğimiz harika plajlar, incecik kumlar var... Haftasonları kendimizi o koydan bu koya atıp Karadeniz'e yakın olmanın tadını çıkarıyoruz :)



Sevgiden boğmak...


Sevgiden boğmak bu olsa gerek... Can okula başladığında resmen yıkılmaz bir çocuk olacak, çocuk her türlü savunma sanatında o kadar antremanlı ki :)

Nurnur...


Bizim bir Nurnurumuz var, güzel mi güzel, özel mi özel...

Kilolarıyla barışık, kendiyle barışık, dünyayla barışık...

Kızımın babaannesi değil, Nurnur'u... Artık Nurnur neler yapıyorsa ona çocuk resmen yalvarıyor Nurnur'da kalmak için..

Akşam yatarken 5 kitap okumak mı dersin, ayağında sallayıp yatırmak mı dersin, sabah kahvaltıda patates kızartması mı dersin, öğleden sonra çay ve gofret saati mi dersin bilemem :))

Can'ın arap atı :)



Zeynep sayesinde Can herşeyi biraz erken yaşıyor :)

Pazar günü anneler günüydü, biz de Sapanca'da harika bir yerdeydik... Naturköy... Aslında çok bahsetmeyeyim de, iyice ünlü olmadan biraz daha tadını çıkaralım biz :))

Zeynep ata binmek isteyince Can durur mu, attı kendini başka bir pony'e, ama indir indirebilirsen :) 


10 Mayıs 2016 Salı

Attıııı

Can hala pek konuşamıyor. Pek değil aslında hiç konuşamıyor :)


Bazen bilinçsizce babababa, dededede diyor ama ilgili kişiye değil :) bir de 'attı' diyor ama bunu bilinçli diyor... Daha da fenası balkondan sürekli birşeyleri aşağı atıyor...

Bugün aşağıdan 3 patates, 2 soğan, 1 baş sarımsak topladım... Sanırım bir patates oturtma yapılabilir :) bir de oğlum topunu attı aşağı, sonra da düştü diye ağladı... Ama en fenası aşağı indiğimde gördüğüm vileda sopamızdı... Naz bu bizim değil mi diyorum, 'ben de dünden beri onu arıyorum' diyor... Oğlum bahçe katında kendine bir yaşam alanı oluşturuyor... Ya bu attı dönemi Zeyno'da hiç olmamıştı yaaa :(( nasıl geçecek, ne zaman geçecek? :( 

Balkonumuz kapalı balkon valla açmaya korkuyoruz camları, yaz boyu böyle oturcaz sanırım :)