Zeyno ve Can

Zeyno ve Can

30 Eylül 2014 Salı

Gazlı bebekler için Wind salbe

Zeynep gazlı bir bebek değildi, biz gaz nedir Beren'de görmüştük... Kolik olan Beroş her akşam annesiyle babasını evde dört döndürüyordu...

Hamile kaldığımda herkes erkekler gazlı olur dedi... İlker'in eczacı kuzeni Esra sayesinde Alman mucizesi olduğu söylenen Wind salbe-N ile tanıştık...  Almanya'dan ona ve kendime getirttim bu kremden...

Can'ın 50. günü bugün, akşam saatlerinde bir huysuzlanıyor, saat 5 ile 7-8 arası sürekli ağlıyor, ama aslında gaz sancısı gibi değil, huysuzluk ağlaması gibi... Ben onu rahatlatmak için masaj yapıyorum bu kremle, masajı pek sevmiyor, ben yaptıkça ağlamaya devam ediyor, ama sonra sakinleşiyor, sanırım krem bir süre sonra işe yarıyor... Çok emin değilim şimdilik işe yarıyor mu yaramıyor mu? ama herkes mucize bir krem olduğunu söylüyor.



WIND-salbe N gaz merhemi, 9.8 gram vazelin içerisinde 0.2 gram kimyon yağı içermektedir. Özellikle bebeklerde gözlenen gaz sancısı ve kolik ağrılarının giderilmesi amacıyla hazırlanmış bir bitkisel tedavi ürünüdür. İçerdiği bitkisel ürün, kimyon bitkisinin olgunlaşmış meyvelerinin preslenip su buharı yardımıyla damıtılması ile elde edilmekte, bu endüstriyel üretim, Alman Komisyon E normlarına uygun olarak yürütülmektedir.




Kreş sezonuna hazırlık şuruplarımız

Can bebeğin 1. ay kontrolü için Zekai dedemize gittiğimizde, Zeyno'nun da 3 yaş kontrolünü yaptırdık.

Zeyno, 95 cm boy ve 13.450gr olmuş, boyu ortalama gidiyor, ama kilosu 550 gr aşağıda...

Zeyno'nun kreşe başlayacak olması dolayısıyla yine hastalıklarının başlayacağına eminiz (hatta şu satırları yazdığım sırada, biraz kuru kuru öksürüyor bile).

Zekai dedemiz, immuzinc verdi bize... geçen senede kullandığım ve çok memnun kaldığım bir bağışıklık artırıcı. Kış boyu 3 hafta kullanıp, 3 hafta ara vereceğiz.



Bir de Zeyno çok iştahsız, balıkla felan hiç arası yok, aslına bakarsanız makarna, pilav, köfte, yoğurt çorbasından başka hiçbir şeyle arası yok... bu sebeple bir de Pedivit Omega şurup verdi.

Zeynep, Pedivit Omega şurubun tadını çok sevdi, geçen sene Marny's almıştık ama tadını hiç beğenmemişti.

Bakalım kreş sezonuna hazırlanıyoruz...

Allah'ım lütfen hastalıkların minimum olduğu bir kış geçirelim...


Zeyno'nun yeni yatağı

Zeyno yeni doğduğunda oda takımını İnci Tuncel'den almıştık. Masko ve Modako'da çok daha uygun fiyatlı ürünler olmasına rağmen, kalitesi ile kandırdı beni İnci Tuncel. Kandırdı diyorum, çünkü kullandığımız 2 yıl boyunca çok da memnun kalmadık, tüm kulpları düştü mesela...

Can doğunca ona yeni bir oda takımı almak yerine, Zeyno'nun bebek yatağını Can'a verip, Zeyno'ya yeni bir yatak almaya karar verdik. Nasıl bir yatak alalım diye epey bir araştırdık. Tercihimizi içinden bir yatak çıkan tek kişilik yataklardan yana kullanmaya karar verdik önce, uzun yıllar kullanır, arkadaşları gelince içinden yatağı çıkarır, yan yana 2 kişilik yatakta yatarlar dedik, sonra çok uzun süreli planlar yapmamaya karar verdik, sonuç olarak İnci Tuncel yatağı da alırken en az 5 yıl kullanır demişlerdi, ama çocuk bu, her şeyden çabuk sıkılıyor. Bu tek kişilik yatağı da alsak, çok uzun süre kullanamayacağına karar verdik.

Yeni evimize taşınırken, evimizin bütün dolaplarını İkea'dan almştık, Zeyno'nun yatağını da oradan almaya karar verdik.

3-7 yaş arası kullanılabilen, 70*160 ölçüsüyle tam bir çocuk yatağı aldık, hem de süper ucuz.
Boya kokusu hiç yoktu. Ayrıca inanılmaz kolay monte ediliyor ve çok hafif bir yatak, yatağın yerini odada istediğimiz gibi değiştirip duruyoruz. Yanındaki korkuluk süper, Zeyno'nun düşmesine engel oluyor, hem de yere çok yakın, dolayısıyla yere düşecek diye bir kaygım kalmadı. Hem de yatağın boyu 70*160, çerçevesi de ondan birkaç cm büyük sadece, dolayısıyla odada fazladan yer kaplamıyor kesinlikle. Gerçekten çok çok mennun kaldık, yatak alacak herkese şiddetle tavsiye ederiz.


Gulliver çocuk karyolası, 279 TL



Atlas çocuk halısı

Eski evimizde Zeyno'nun odasında halıflex vardı, memnun muydum, tartışılır. 

Yeni evimize getirmedik o halıyı, zaten getirsek bile ölçüsü uymazdı. Bu sefer çocukların odasına normal halı almaya karar verdim ve haftalarca araştırdım. 

Çocuk halısı diye satılan halılar gerçekten çok kalitesiz. Anti alerjik felan deniyor ama belli ki, 1-2 yıl içinde kesin tüylenecek, bir de karakterli halılar var, ama onlar da saçma geldi, sonuçta, dün Pepeyi seven kızım, bugün Minnie'yi seviyor, yarın muhtemelen Barbie merakı başlayacak. 

Araştırmalarım sonucunda Atlas Halının gün ışığı serisin keşfettim, gerçekten çok güzeller. Bir de özellikle çok alacalı bulacalı şeyler istemedim, çünkü zaten oyuncakları yüzünden odaları fazlasıyla renkli. 

Zeyno halısını çok sevdi, Can daha farkında değil tabi, ama eminim o da halısının üzerinde uçakları uçurmaya bayılacak.




Alt kaçırmaca



Zeyno ve bez hikayesini yazmayı unuttum... aslında nasıl da zorlu bir masaldı bu... Tam 2 yaşında benim kızım hazır artık deyip başladım tuvalet eğitimine... adaptör aldım, müzikli oturak aldım, bir tablo aldım çişini kakasını söyledikçe yıldızlar yapıştırdım, hiç biri ama hiçbiri işe yaramadı... baktım ki iş inada binmeye başlıyor, 3-4 ay sonra vazgeçtim uğraşmaktan... okulumuzdaki pedagog'da Zeynep hazır olunca söyleyecek merak etmeyin dedi... 

hatta bir ara, onu sık sık tuvalete götürüyordum, tuvalete oturtunca yapıyordu, ama sonra resmen yalvarıyordu bezini bağlamam için, çoğu zaman bezi kupkuru oluyordu ama yine de bezlenmek istiyordu.

Bu yaz Haziran ayının sonunda, Yalova'ya yazlığa gittiğimiz ilk gün bezi çıkardım, külodu giydirdim ve Zeynep burası yazlık evimiz, bak bu evde denize gireceğiz, bez bağlayan çocuklar denizde kendileri yüzemezler, artık sana bez yok dedim. Tamam dedi. Ve o oldu. Bezi çıkardık ve Zeynep tüm yazlık dönemi boyunca, en fazla 2-3 kez oyuna dalıp altına kaçırmıştır.  demek gerçekten her çocuğun bir bez bırakma zamanı varmış ve çocuk bunu kendi tayin ediyormuş. Dolayısıyla bu konuda Can'ı kesinlikle zorlamamaya karar verdim. 

Tüm yaz dönemi boyunca altına 2-3 kez çiş kaçıran Zeyno, yeni eve taşınınca ve yeni okula başlayınca bir haller oldu. Taşındığımız ilk hafta 4 kez altına kaçırdı. okula başladığı ilk hafta da her okuldan almaya gittiğimde üzerindeki kıyafet değişmiş oluyordu, öğretmeni oyun oynarken dalıp altına kaçırdığını söylüyordu. ben evde yine sürekli çişin var mı diye sormaya başladım, ama bu soru Zeyno'yu çok sıkıyor, o yüzden her seferinde çişim yok diyordu, sonuç olarak bunu bir oyuna döndürdüm, ve her tuvalete gittiğimde onuda götürmeye başladım, gel benimle otur diyorum, tuvalete girince birden aklına kendi çişi geliyor :) Okulda da öğretmenleri hangi arkadaşı tuvalete gitmek istese, Zeyno'yada soruyorlarmış, sende gitmek ister misin diye, onun da aklına çişi geliyormuş ve gidiyormuş. İnşallah bu alt kaçırmaca sendromunu çok sürmeden atlatırız. 




29 Eylül 2014 Pazartesi

yeni ev, yeni okul, yeni bakıcı

9 Ağustos günü, Can bebek beklenenden tam 3 hafta önce dünyaya geldiğinde, biz bütün hamileliğim boyunca ev bakmaktan ama bir türlü karar verememiş olmaktan çok yorgunduk…

İhtiyacımız 4+1 bir ev olunca, merkezde ki fiyatlar da çok ama çok yüksek olunca, biraz Zekeriyaköy tarafına bakmaya başlamıştık… üzümün sapı armudun çöpü derken, aylar birbirini fazla hızlı kovaladı, ve biz oturmak için bir ev alamadık… 2 ailenin de tüm taşının bu ev size küçük laflarına kulaklarımızı tıkayıp, 1-2 yıl daha evimizde yaşamaya karar vermiştik ki, Can doğar doğmaz, daha 3 tane kıyafetiyle bile evin bize dar geleceğini anladık… Zaten Zeyno’nun bütün oyuncakları salondaydı, üstüne bir de Can’ınkiler eklenecekti… Apar topar bir ev almaya karar veremeyince, Sarıyer’e Nurcan annemlerin sitesine kiraya çıktık… 85 m2 evden sonra 190m2 evde ne yapacağımızı şaşırdık resmen J

Bu eve dair en sevindiğim şey, Zeyno’nun kocaman bir odası olması, artık arkadaşları eve geldiğinde hiç yanımıza gelmiyorlar, odasında oynayıp duruyorlar…Bende kendimce kural koydum, yeni evimizde salona oyuncak gelmeyecek diye… Zeyno şimdilik bu kurala elinden geldiğince uymaya çalışıyor, ama 2 gün sonra ayaklanacak Can yüzünden eminim ki evin her tarafı yine oyuncak dolacak J

Hayatımızdaki tek değişiklik yeni ev olmadı haliyle…

Zeyno’yu geçen sene gönderdiğimiz okulun Sarıyer’e servisi olmayınca, burada bir okula verdik onu… Alışabilecek mi diye çok endişeliydim… sanırım biz büyükler çocuklardan çok daha travmatik oluyoruz böyle durumlar karşısında, çocuk kesinlikle çok daha kolay adapte oluyor tüm değişikliklere J İlk 3 gün babası götürdü okula, babasını ağaç etti okulun bir odasında, sonra Cuma günü de ben götürdüm, illa oturacaksın dedi, önce oturdum, ama sonra baktım böyle olmuyor, bir daha oturmamaya karar verdim… bütün haftasonu konuştum onunla, artık yeni bir okulu olduğunu, yeni öğretmeni olacağını anlattım, anne Beren’i çok özlerim ben diye söylenip durdu… Beren’in bu okulda olmayacağını ama bizim yine sık sık görüşeceğimizi anlattım ona J

Pazartesi günü okula gittim, kapıda öğretmenine sordum, acaba bugün anneler okula gelebiliyor mu diye? Öğretmeni üzgünüm siz bugün okula giremezsiniz dedi… Ben de Zeyno’ya eve gideceğimi ama eğer beni ararsa, gelip onu alabileceğimi söyledim… hiç ağlamadı bile… 2 haftadır her sabah, sor bakalım bugün anneler okula gelebiliyormuymuş diyor, soruyorum, hayır cevabını alıyorum ve bak gelemiyormuşum ben Zeynepçim diyorum, onu okula bırakıp çıkıyorum. Nazar değmesin okul ile ilgili herşey gayet iyi gidiyor…

Hayatımızdaki değişiklikler sadece ev ve okul olmadı, son ve en büyük değişiklik ise bakıcımız oldu… Zeynep’e doğduğundan beri bakan teyzesi ile yollarımızı istemeden ayırmak zorunda kaldık, Sarıyer gidip gelmek teyzesine uzak geldi, kadıncağız sabahın 6:30’unda evden çıkıp, bize ancak 8:30’da geliyordu, akşamları da aynı şekilde 7’de çıkıp, evine 9’da ancak varıyormuş, hal böyle olunca, bunun karı var kışı var dedik… Üstüne bir de İlker’in sürekli yurt dışında olma ajandası eklenince, bizim yatılı bir kadına ihtiyacımız olduğuna karar verdik… Allah yüzümüze baktı, referansı olan biriyle anlaştık, Zeyno’nun teyzesi de evde olunca kafası karışmasın diye, yeni bakıcısını bak bu senin oyun ablan diye tanıştırdık… Teyzesinin de evde olması dolayısıyla, Zeyno yeni oyun ablasını çok sevdi… Ama bakalım bu ay sonu itibariyle yani yarından sonra artık teyzesi olmayınca durumlar değişecek mi göreceğiz…(yeni ve  yatılı bakıcının zorlukları, evde biriyle yaşamak nasıl oluyor konularını ayrı bir yazıda anlatacağım)

Bakalım 8 Eylül itibariyle taşındığımız yeni evimizde Zeyno ve Can’la maceralarımız nasıl olacak hep birlikte göreceğiz J

Can'ın göbeği Standford yolcusu

Zeyno'nun göbeğini Alper amcası Harvard'a gömmüştü... Göbek atılacak mı yoksa gömülecek mi konusuna bir türlü karar verememiştik o zaman...

Can bebeğin göbeği 9. günde düştü, Berker amca Amerika'ya okuluna dönmeden yetiştirip verdik göbek bağını, Standford'a gömülmeye gitti...

Kuzularım inşallah amcaları gibi çok akıllı olurlar, yüksek okullarda Amerikalarda okuyup, bizim göğsümüzü kabartırlar...

Huggies git başımdan

Zeynep doğar doğmaz prima beyaz paketteki bebek bezini kullanmıştım, sonra Huggies paketlerinin üzerindeki Minnie konsepti Zeyno’nun çok hoşuna gitti, ona geçtik, Zeyno bezi bitirmeden önce kapanışı da Molfix ile yaptık, çünkü gerçekten denediğimiz en emici bez oydu (gece yatmadan 1 biberon sütü içen Zeyno, sabaha kadar neredeyse 1 kilo çiş yapıyordu) J


Can doğduğunda, organik pamuk reklamına kanıp, önce Huggies ile başladık, ama Huggies yeni doğan gerçekten kullandığım en başarısız bez… Nasıl bağlarsam bağlayayım, her çişte mutlaka sızıntı yapıyor, baştan aşağı bütün üst baş değişiyor, üst baş değişimi sırasında da uyanıyordu… Tekrar prima beyaz pakete döndüm, huggies’den çok daha başarılı, hiç sızıntı problemi yaşamadık,  ama bugün e-bebek’te molfix’i kampanyada görünce dayanamadım, bir deneyeyim diye aldım… Bakalım prima ile mi yoksa molfix ile mi devam edeceğiz… yine yazacağım…

Kaka sorunsalı, hipp mi aptamil mi?

Zeynep beni emmemişti, ama sağarak verdiğim sütler, ona tam 4 ay yetmişti…4. Ayda geceleri mama takviyesine başlamıştık, 7. Ayda da tamamen sütü kesmiştim…

Can bebekte doğunca beni ememedi, hala süper emmiyor ama yine de en azından mememi 5 dakika tutuyor… dolayısıyla yine sağıyorum… ama yetmiyor Can’a ve dolayısıyla mama da veriyoruz…

Aslında önce Aptamil ile başladık, ama biraz kaka sorunu yaşamaya başladı… bir gün durup bir gün kaka yapıyordu…  Kaka yapmadan önce de 1 saat kızarıp bozarıyor, şekilden şekile giriyordu…

Sonra Hipp aldım, kaka günde 1’e düştü…

Sanırım hipp ile devam edeceğim… İnternette arayıp bulamamıştım, elimin altında ikisi de varken, oturup bir baktım içindekiler neler diye…

Enerjisi, yağı, karbonhidratı ve proteini hemen hemen ikisinin de aynı…

Hipp’in içindeki vitaminler daha fazla…

Kalsiyum, fosfor, demir, çinko, bakır, mangenez, selenyum açısından ise aptamil daha iyi…


Aslında hepsi boş, en iyisi anne sütü, keşke anne sütüm yetse de, hiç mama derdimiz olmasa L

  hipp aptamil
Enerji 66 67
yağ 3,5 3,5
doymuş yağ asitleri 1,2 1,4
tekli doymamış yağ asitleri 1,6 1,3
çoklu doymamış yağ asitleri 0,7 0,6
karbonhidrat 7,4 7,6
lif 0,1 0,8
protein 1,4 1,4
sodyum 0,02 18
vitamin C 10,3 9,5
vitamin A 70 56
vitamin D 1,2 1,2
vitamin E 0,7 1,1
vitamin B1 61 52
vitamin B2 130 124
vitamin B6 40 39
vitamin B12 0,15 0,21
folik asit 10 13
pantotenik asit 504 353
vitamin K 5,1 4,5
biotin 1,6 1,5
niasin 403 0,44
potasyum 73 70
kalsiyum 53 59
fosfor 29 33
klor 40 43
magnezyum 4,9 5,3
demir 0,5 0,55
çinko 0,5 0,53
bakır 40 41
iyot 10,3 13
manganez 7 8
selenyum 1,4 1,7
flor 8,8 3
L-karnitin 2 1,6
kolin 14,3 13
inositol 5,2 4
taurin - 5,5
nükleotidler - 3,3

25 Eylül 2014 Perşembe

meme mı mama mı?

Dogdugu ilk 1 hafta mememden inmedi, gece gündüz sabah akşam emdi, daha doğrusu ben emdi sandım, 1.hafta sonunda hastaneden çıktığımız kilonun altına düşmüştü, resmen dibe vurdum... Bu kadar uykusuz gecenin ve sabahın ödülü bu olmamalıydı... Doktor Ayla hanım, bir göğsünü emzireceksin, diğerini sağıp kaşıkla içereceksin dedi...  1. haftada öyle yaptık, tabi bu arada hafta ortasında stres ve sıkıntıdan ve yorgunluktan benim sütüm azaldı... Tekrar süt sağmaya başlamak, beni sandığımdan çok daha fazla etkiledi... 

Malum Zeyno’da sütüm olmuştu ama Zeyno beni emmemişti, 7 ay süt sağdım, ilk 4 ay kendi sütümü sağarak yetirmiştim ona, ama bu durum beni çok derinden etkilemişti… sırf emzirebilmek için 2. 
Çocuğu doğuracağım dediğim günleri hatırlıyorum.

Sütüm azalınca mecbur kalıp mama verdik, mamayı yiyen Can doydu ve uyumaya başladı, o uyuyunca ben uyudum, biraz moralim yerine geldi, ama bu sefer de mama veriyorum diye strese girdim…
2. hafta biraz kilo aldı, doktor mama desteği ile beslenmeye devam dedi… 2.870 gr doğan, 2.6 kg’a düşen Can, 1. Ayın sonunda 3.5kg oldu, Zekai bey biraz dikkatli olalım verdiğimiz mamaları tamı tamına yazalım, 1 hafta sonra kilosuna bakalım dedi.

Diğer hafta gittiğimizde Can, 4kg olmuştu, 1 haftada 500gr almış. 1. haftada toplam 55 ölçü yani 1.700ml mama vermişim, Zekai bey unuttuklarım olabileceği için 2.000ml’e göre hesap yaptı ve bu 500 gr’ın 120 gr’ı mamadan, 380 gr’ını senden almış dedi, yani aslında sütüm gayet yeterliymiş, ama beyefendi de doyma hissi yaratmıyormuş, Zekai bey olabildiği kadar kes mamayı dedi, ama gerçekten Can bebek mamayı içmeden doymuyor ve uzun uykuya geçmiyor.

2. ay kontrolünde bakalım neler olacak göreceğiz…

Aslında herşeyi not ettiğim bir defterim var, Zeyno için de yazmıştım. Zeyno tam bu kadarlikken benim sağdığımı içiyormuş ve ona yetiyormuş, örneğin bir öğünde ben 90ml süt sağıyormuşum, Zeyno 80 veya 100 içiyormuş.

Biz Duygu’la peşpeşe doğum yaptığımızda, ben Efe ne kadar hızlı kilo alıyor, Zeyno azar azar alıyor diyordum, kızlar kesinlikle erkeklere göre çok daha narin… Can kesinlikle Zeyno’dan daha hızlı büyüyecek belli oldu şimdiden…

Can şimdi beni emiyor (yani en azından ben emdiğini düşünüyorum, çok aktif bir emici olmasa da, çok pasif emici de değil), üzerine sağıyorum 80-90ml süt çıkıyor, onu içiyor, üzerine de en az 60ml mama içiyor ancak öyle doyuyor. Bir kere 150ml mama içip uykuya ancak geçtiği oldu…

Ben yine emzirebilen bir anne olamadım ne yazık ki, aslında çok istiyorum, çok uğraşıyorum sadece beni emsin diye, ama kesinlikle memeden emerek uykuya geçemiyor, azıcık uyusa bile, hemen uyanıyor, ben o arada başıma geleceği bildiğim için sütümü sağmış oluyorum, biberonla lıkır lıkır sütü de içiyor, sonra mama yerine tekrar mememi vermek istediğimde resmen sinirleniyor, sonuç olarak yorgunluğa ve uykusuzluğa dayanamayıp mamayı vermek zorunda kalıyorum…

Üstelik bu sefer emektar süt sağma makinem avent beni yarı yolda bıraktı, yeni bir makine almak yerine, arkadaşlarımın tavsiyesine uyup, hastane tipi medala makine kiraladım, bana göre avent ile aynı ölçüde sağıyor, ama güzelliği 2 göğsü 10 dakika da bitiriyor, çok daha az zaman harcıyorum…

Şimdilik azıcıkta olsa emzirebiliyorum diye kendi kendime seviniyorum… Bu arada anladım ki bazı göğüsler emzirmek için yaratılmamış, milletin göğsü 1 hafta, hadi maksimum 10 gün yara oluyor, bugün 46. Gün benim göğüslerim hala yara oluyor L

Hikaye tüm hızıyla devam ediyor…

23 Eylül 2014 Salı

capCANlı günlerimiz başladı... doğum hikayemiz...

09 Ağustos 2014 günü saat 22:10’da 3 kişi girdiğimiz Amerikan hastanesinde, saat 23:17’de 4 kişi olmuştuk artık J



Doğum hikayemiz bu sefer gerçekten roman olur…
07 Ağustos günü 37. Haftam başladı ve doğum iznine ayrıldım… Cuma günü doktora kontrole gittim, Cengiz bey  1 hafta izne gideceğini, 1 hafta sonra beni göreceğini söyledi…


Malum Zeynoş’un doğumgünü 19 Ağustos, önce 17 Ağustos Pazar günü 3. Yaş doğum gününü kutlayalım dedik, ama beklenen doğuma (26 Ağustos) çok az kalıyor diye vazgeçtik ve 10 Ağustos Pazar gününe karar verdik, sitemizin sosyal tesisinde arkadaşlarımıza güzel bir davet verecektik… her ne kadar herkes birşeyler yapıp getirecek olsa da, benim elim boş durmadı, kendi çapımda hazırladım birşeyler, her halde biraz fazla yormuşum kendimi… Cuma gecesi çok zor uyudum, epey ağrım oldu…

09 Ağustos Cumartesi sabahı uyandık, benim epey ağrım vardı, ama sancı değil ağrı… Akşamüstü Göztepe parkında doğum öncesi fotoğraf çekimimiz olacağı için, kalktım zorla manikür ve pediküre gittim, kaşımı aldırdım, saçıma da fön çektirdim… Kuaförde de bir iki sancı geldi, ama herhalde Can bey iyice aşağı yerleşiyor diye düşündüm… annemle konuşurken, ona kasıklarım ağrıyor dedim, kızım doğum başlamış olabilir dedi, yok artık dedim, bir de akıl verdi, “kız da sancılar belden gelir, erkekte kasıktan gelir, eğer kasıkların ağrıyorsa doğum yakındır” dedi,(valla anneme fahri doktora unvanını kesin vermem lazım)

Göztepe parkına gittik, Zeyno’nun izin verdiği ölçüde çekimimizi yaptık… Parkta benim ara ara yine biraz sancım oldu…


Park çekiminden sonra, stüdyoya gittik (çekime biraz da orada devam edecektik), giderken ben Cengiz beyi aradım, benim ara ara sancım oluyor ve yürümem çok zorlaştı dedim, kaç dakika da bir geliyor sancı dedi, öyle düzenli değil dedim…o zaman panik yapma, Can bey yerleşiyor artık iyice, bundan sonra doğuma kadar biraz zorlanacaksın dedi…1 tane minoset iç dedi bana… bir de ne olur ne olmaz eve giderken bir hastaneye uğra, arkadaşlar seni NST’ye bağlasınlar, bir bakalım dedi…
Stüdyoda benim sancılarım sıklaştı, saat 8’i az biraz geçiyordu ki hadi biz gidelim artık dedim… Çamlıca’dan yola çıktık evimize gitmek için… Çamlıca’da daha önceden Ece’ler ile balık yediğimiz bir yer vardı, İlker geçerken balık yiyelim mi dedi, yok dedim çok sancım var eve gidelim… (Allahtan oturmamışız balıkçıya, orada doğuracakmışım yoksa)


Köprü yoluna girdik bir trafik bir trafik… buarada benim sancılar biraz daha sık olmaya başladı… Cengiz bey , kızım sence bunlar doğum sancısı mı diye sorduğunda yok demiştim (1 saat önce) ama birden bire bu normal bir yerleşme ağrısı olamaz, acaba doğum mu başladı diye endişelendim…
Sancılar biraz daha sıklaşınca, İlker’e geç emniyet şeridine, ben doğuruyorum dedim J
İnanamaz gözlerle baktı bana, yok artık dedi… Yoldan babamı aradım, baba ben doğuruyorum dedim, İlker kızdı bana, niye insanları ayaklandırıyorsun, bir hastaneye gidelim baksınlar önce dedi… Babam paldır küldür dükkandan çıkıp, eve gitmek için yola çıkmış hemen…
İstanbul trafiğinde, emniyet şeridinden, Çamlıca’dan Amerikan Hastanesi’ne 45 dakikada geldik (bu İstanbul’da yolda ölür valla insan)
Acilin kapısına geldik, ben kendimi attım arabadan, İlker arkamdan Zeyno’yu indirmeye çalışıyordu… Girdim hastaneye doğuruyorum dedim, herkes inanamaz gözlerle baktı bana, hanım efendi buyurun şöyle yatın NST’ye bağlayalım sizi dedi… ben her ne kadar gerek yok NST’ye desem de bağladılar hemen… o anda nöbetçi doktor geldi, bir kontrol edelim bakalım dedi… veeeeeeee tam olarak 7cm açılmışım… Kadın resmen şoka girdi, hanımefendi bu saate kadar neden gelmediniz siz diye…
O andan sonrası tam bir koşturmaca,,, İlker’in aklına gelmiş hemen Emre ve Beyza’yı aramış, çabuk gelin Cansu doğuruyor diye J
 
Yukarı odaya aldılar, tekrar muayene ettiler, 8.5 cm olmuş… deli bir koşturmaca oldu ondan sonra,,, Doktorum Cengiz bey izinde olduğu için, en yakında oturan Kayhan beye haber vermişler, adam koştu geldi… odaya çıktıktan 10 dakika geçmedi ki, hemen ameliyathaneye dediler, ben resmen şoka girdim, deli gibi titremeye başladım, annem yok yanımda diye ağlayıp duruyordum… Beyza’yı görünce kızkardeşimi görmüş gibi sevindim resmen… Emre hemen Zeyno’yu aldı, İlker ve Beyza benimle ameliyathaneye girdiler…

Epidural olmayacak mı diyorum, kadın bana bakıp gülüyor, çok olmuş siz o bölümü geçeli, artık çok geç diyor… Yahu bir ağrı kesici iğne yapın dediğimde, ağrı kesici iğneyi yapsak, 30 dakikada etki eder, sen 30 dakika sonra bebeği emziriyor olursun zaten dediler J

Sancılar sıklaştı, ben resmen bilincimi yitirdim, ne derlerse onu yapmaya çalışıyorum, ama bacaklarımın titremesine engel olamıyorum, bacaklarım sürekli titriyordu, o kadar korktum ki doğuramayacağım diye… İlker ve Beyza tüm güçleriyle destek verdiler bana… bir an olsun bırakmadılar elimi, beni rahatlatmak için ne geliyorsa ellerinden yaptılar…
Epikriz raporuna göre, 22:17’de hastaneye acil servise giriş yapmışız, 23:17’de Can dünyaya merhaba demiş J tam 1 saat içinde oldu bitti herşey, Nurcan annemler Sarıyer’den, annemler Ankara’dan yola çıkamadan, doğum fotoğrafçımız hastaneye yetişemeden, oldu bitti herşey…
09 Ağustos 2014, Cumartesi günü, 23:17’de, 2.870 gr ağırlığında, 48.5 cm boyunda dünyaya geldi Can’ımız…
Haberi duyan gecenin o saati demedi, koştu geldi yanımıza,,, hemşireler kovana kadar gitmediler J
Annemler Ankara’dan geldiğinde gece saat 3’ü geçiyordu, annem ağladı, ben ağladım…
Aceleci Can beklediğimizden tam 3 hafta önce dünyaya geldi… Beyaz bir elbise, 10 cm boyunda bir Messenger çantayla hastaneye doğuma gittik, ne doğum valizi, ne bir hazırlığımız vardı… İlk doğumun hengâmesi düşünüldüğünde, bu doğuma resmen çekirdek aile gittik… Beyza ve Emre olmasaydı, İlker herhalde Zeyno’ya bakmak için dışarıda dururdu, bende bir başıma doğumu yapar çıkardım J

Öyle yada böyle, Allah Can’ımızı sağlıkla kucağımıza almayı nasip etti… Hastaneden çıkmadan önce sünneti de yaptırdık, öyle çıktık hastaneden… 9 gün sonra hem göbeği düşmüştü, hem de sünneti iyileşmişti tamamen… Bu satırları yazarken Can’ım tam 1,5 aylık (6 haftalık)… bir an önce büyüyeyim diye çırpınıp duruyor… capCANlı günlerimiz tüm hızıyla devam ediyor…


22 Eylül 2014 Pazartesi

Yazmazsam çatlarım ben...

Bugün Can tam 42 günlük... neler oldu neler tek tek anlatacağım... ne de olsa ben yazmazsam çatlarım... zeynolugunler'in devamıdır bu blog, ama Can'a haksızlık etmek istemedim... Can ve Zeyno'nun adıyla uyumlu bir site adı bulamayınca da, acemi anne kimliğimin arkasına saklanıp, bu ismi buldum... bundan sonra bizim hikayemizi buradan okumaya devam edebilirsiniz... .com'lu bir site kurmayı çok istedim aslında, ama ne yalan söyleyeyim, beceremedim... wordpress sitesini de denemedim değil, ama blogger'ın kolaylığına alışmışım... araştırma yaparken baktım ki günler geçiyor, balık hafızam yaşadıklarımı bana unutturuyor, daha fazla zaman kaybetmek istemedim ve günlük maceralarımıza kaldığımız yerden devam etmeye karar verdim... eeee nerede kalmıştık demeden önce, biraz geriye dönüp, önce inanılmaz doğum hikayemizi, sonra da bu 42 günde neler neler yaşadığımızı az biraz anlatmak istiyorum... hikayemiz kaldığı yerden devam ediyor... bizi izlemeye devam edin... :)))