Zeyno ve Can

Zeyno ve Can

28 Eylül 2015 Pazartesi

Dinazorlar kalbimizde yaşıyor

Zeynep gece yatarken, korktum ben, rüyamda dinazor görüyorum dedi. Ben de dinazorların güzelliklerinden bahsedicem diye biraz abarttım galiba konuyu, en sonunda da zaten dinazorlar öldü artk yaşamıyor dedim.

Atatürk gibi mi dedi?
Evet dedim
O zaman dinazorlarda kalbimizde yaşıyor dedi :))

Aklıma geldikçe gülüyorum :))



15 Eylül 2015 Salı

Can'ın bayıldığı muhallebi tarifimiz

Muhallebi tarifi:
Vişneyi kaçırmadan yapmak lazım. Hatta bol bol vişneyi dolaba atmak lazım.
Vişneli muhallebi tarifi
500ml süt
Kahve fincanı şeker
1 tepeleme çorba kaşığı prinç unu
1 tepeleme tatlı kaşığı nişasta
Yarım yumurta sarısı (birazını alabilirsin)
Yarım paket vanilya
Varsa hindistancevizi
Yarım paket kakaolu bisküvi
Vişne sosu için: 1 bardak taze vişne (çekirdekleri alınmış), 1 çay bardağı vişne suyu, 1 tatlı kaşığı nişasta, 1 kaşık şeker
Sütü, şekeri, prinç ununu, nişastayı, yumurta sarısını tencerede kabarana kadar pişir. Vanilyayı ekle. Soğumaya bırak.
Kakaolu bisküvileri süte batırıp, borcamın altına diz. Üzerine kremayı dök. Bisküvi diz. Kremayı dök. Buzdolabında beklet.
Vişne sosu: vişne suyunu, nişastayı koy , şekeri koy ateşte pişir.
Soğuk muhallebinin üzerine ekle. Üzerine vişneleri koy. 
Afiyet olsun.  

Zeynep 4 yaşında...

Yine geç kalmış bir post ... Zaman uçup gidiyor ve  ben gerçekten yetişemiyorum... 

Her ne kadar Can’ın büyümesini ay ay takip ediyor olsak da, Zeyno prenses de 4 yaşına giriyor. Zekai dedesi Zeynep’i görünce, 4 yaşında olduğunu bilmiş, o yüzden çok sevinmiş :)

100cm boyuna gelmiş yer cücesi, ve 15.1 kg… verileri yaşının 3-6 ay gerisinde olduğunu gösteriyor… ama tatlılıkta 3-6 ay önde olarak açığı kapatıyor diyelim ;)

Son 1 yılda 4 cm uzamış. İdeal beslenme düzeni Can’ın 1,5 katıymış.

Zekai dedemiz konuyu şöyle özetlemiş:

·         Can 1 yiyecek

·         Zeynep 1,5 yiyecek

·         İlker 2 yiyecek

Bizde gerçekten durum bunun tam tersi

·         İlker 1 yiyor (kendisi gereksiz kaloriye karşı, sadece kaliteli kalori alıyor, mesela bira ve tuzlu fıstık) J

·         Zeynep 1,5 yiyor (kesinlikle İlker’in yediğinden fazla yiyordur)

·         Can 2 yiyor (evet itiraf ediyorum, Can kesin Zeynep’den fazla yiyordur)

Zeynep’in et yememesine tabi ki kızıyor ve üzülüyor Zekai dedemiz, et yemesi lazım, ama yemiyorsa da eti çekip, çorbalarına katmaya devam, bizde aynen öyle yapıyoruz.

Mümkünse balık yedirin, ama balık yemiyorsa da balık yağı devam.

Bana göre Zeyno geceleri fazla horluyor, ama Zekai dedemiz KBB’ye gerek yok, sadece biraz üst damağı yüksek demiş. Ki o da kesin uzun süre emzik ve biberon kullanmaktandır. (babamız, utanmasa hala geceleri uykuda süt vermeye devam edecek, Allahtan çocuk akıllandı artık ağzını açmıyor)

Can 1 yaşında


Günler günleri kovaladı, Can 13 aylık oldu bile ama ben 12. Ay doktor kontrol notlarımızı yazmayı unuttuğumu fark ettim, ne de olsa söz uçar yazı kalır. Notlarımı yazmak lazım :)


Can oğlum Ağustos ayı doktor kontrolünde biraz kilo vermiş, ama bu kadar harekete bence az bile vermiş… Can neden erken uyuyor diye soruyorum, bu kadar yürüsen sen 5’de uyursun diyorlar bana…

Kayıtlarımıza geçsin diye söylüyorum: Can paşa, 1 yaşına 79cm boyunda, ve 10.520gr olarak girdi…


Elif Dağlı ile kontrollerimiz devam ediyor ve şuanda sabah akşam bir fıs flexotight kullanıyoruz, ama Zekai hocamız çok iyi dinlediğini söyledi göğüslerini… zaten bende hiçbir hırıltı duymuyorum… Allahım bu kadar ilaca inşallah rahat bir kış geçiririz.


1 yaşı şerefine tam 3 tane aşı oldu paşa, tabi ki de zırıl zırıl ağlayarak :(


2-3 hafta sonra da menenjit aşısı yapılacak. (Havale problemi dolayısıyla Zeynep’e de yapılmamıştı menenjit aşısı, ama Zekai dedemiz havale riski artık daha az ama menenjit riski her zaman var, o yüzden yapalım dedi, 2-3 hafta sonra ona da yaptıracağız).


Can 1 yaşına girmiş bir 2 dişli canavar, üstten de 4 tane yeni diş ha geldi ha gelecek ama hala çok pütürlü yiyemiyor, pütürlü yiyince soluk borusuna kaçıyor ve sanki hırlama başlıyor,  o yüzden pütürlü yemesini hem istiyorum hem korkuyorum… İlla ki bir gün yiyecek pütürlü, Zeynep’de olduğu kadar katı davranmıyorum Can’a… Zaten Zekai dedemiz de 1 yaşında çocukların sadece %10’u pütürlü beslenebilir. Daha büyük olacak şekilde blendarla çekmeye devam edebilirsiniz veya çatalla ezmeye devam edebilirsiniz dedi.

Can ağlarken çok katılıyor, resmen aklımı yerinden çıkarıyor,,, Google ana sebebi demir eksikliği olabilir dedi. Evet, Zekai dedemiz de onayladı, hiç zannetmiyorum bu çocukta demir eksikliği olduğunu ama belli olmaz, demir bakalım dedi.

Kabuklu deniz ürünleri (18 aya kadar yasak) ve sakatat hariç, rejim tamamen açıldı… ohhhh gelsin inek sütleri, gelsin ballar, reçeller :)

Rejimi açarken, yapılması gereken şey, ilk defa verdiğimiz bir şeyi ilk gün sadece 1 adet vereceğiz, vücut 24 saat tepkime göstermezse ver gitsin sonra :)

Yemek düzeni için şunu önerdi. Beslenme 4 saatte 1 olacak. Gece en son 1’de süt verilecek, sonra bir daha ağlarsa sadece su veya emzik verilecek, ama tekrar süt verilmeyecek.

·         07:30-08:00 arası: kahvaltı, her maddeden birini alması lazım

1.       Yumurta, omlet, krep

2.       Değişik peynirler

3.       Zeytin, ceviz, fındık

4.       Marmalet, reçel, bal

5.       90ml meyve veya 100ml süt (bunu sabahla öğle arasında da teklif edebilirsin, ama mümkünse sabah ver, 4 saatte bir beslenme düzenine uy)

6.       En son üzerine su teklif et

·         11:30-12:00 öğle yemeği, ayrı ayrı veya karıştırılarak verilebilir. Her maddeden birini alması lazım

1.       Et, tavuk, balık, kurubakliyat (nohut, mercimek vb) protein

2.       Sebzeler

3.       Yoğurt

4.       Ekmek, pilav, makarna

5.       En son üzerine su teklif et

·          15:30 ikindi kahvaltısı

1.       Meyve, yoğurt

2.       Bisküvi, kek, kurabiye

3.       En son üzerine su teklif et

·         19:00 akşam yemeği

1.       Yarım porsiyon sütlü kaşık maması (sütlaç, muhallebi, vb)

2.       Yarım porsiyon öğlenki gibi sebzeli yemek

3.       Yarım dilim ekmek

4.       Eğer 1-2-3’ü yerse tamam, aksi halde 1 tam porsiyon kaşık maması

·         Uyumadan önce 120ml biberon süt(bunun tarifi aşağıda)

·         En geç 01:00’de gece sütü, sonra sabaha kadar bir şey yok.

Süt tercihi sıralaması şu şekilde olacak;

·         Günlük organik şişe süt

·         Günlük şişe süt

·         Organik uht süt

·         Açık süt (kaynat)

·         Standart uht süt

·         Aromalı uht süt  (çikolatalı, muzlu, çilekli) (Can için çok tercih etmeyin)

Can için süt düzeni şöyle olacak; artık inek sütüne geçebiliyoruz. Ben hala hipp mi yoksa inek sütü mü konusunda tam olarak emin olamasam da, sanırım ikisini de vermeye devam edicem. Sonuçta organik süt desek bile onun da nereden geldiği belli değil, inek sütlerinde inekler antibiyotik alıyor, horman alıyor diyorlar, onun verdiği sütten de korkutuyorlar. Ufff bu süt işi bence işin en karışık kısmı…

·         1. Hafta, 3 hacim süte, 1 hacim su (90ml süt, 30 ml su gibi)

·         2. Hafta 4 hacim süre, 1 hacim su (120ml süt, 30ml su gibi)

·         3. Haftadan itibaren süt

Anne sütünün ph’ı düşük, şekeri yüksektir (anne sütü 6gr/lt, inek sütü 3gr/lt) bu nedenle Can’ın sütünü ilk 4 hafta şu şekilde haızrlayacağız:

·         Her 100ml süte max 1-2 damla limon (bu PH’I 8’e dengeler). Daha fazla damlatma, süt erken bozulur, kesilir…

·         Her 100ml süte 1 tatlı kaşığı pekmez (bu inek sütünün şeker mikarını anne sütüne yaklaştırır)

 

Huyu suyu benzemez kardeşler

Zeynep uyku konusunda aynı babası, top patlasa uyanmıyor...
Can ise bana çekmiş, tilki uykulu...


Zeynonun odasına giriyorum. Onu alıyorum. Tuvalete oturtuyorum. Çişini yapıyor. Geri odasına götürüp yatırıyorum, öpüyorum, kokluyorum, üstünü örtüyorum, hatta kulağına onu sevdiğimi fısıldıyorum uyanmıyor :) babası kılıklı

Can'ın odasına girerken kapıda terliklerimi çıkarıyorum, çünkü parkenin gıcırtısına mutlaka uyanıyor... Yüzüne dokunmak ne mümkün, üstüne örterken bile sıçrayıp ağlamaya başlayabiliyor. Bugün odasına girdim pijaması sıyrılmış, beli açılmış, kapatayım diye elimi attım, iki gözünü birden açtı, hemen saklandım, kuş tüyü dokunuşlarıyla üstünü örttüm parmak ucunda çıktım odadan, şansıma uyanmadı :)) anası kılıklı

Ölümde bir gerçeği hayatın

Nasıl da güzel başlamıştı Cumartesi günümüz... Sabah havuza gitmiştik, sonra Eda ve Zeyno'yu at binmeye götürmüştük... Balık sezonu açıldı hadi akşam balık yiyelim demiştik, Onur'lar ve Mustafa'lar bizde geliyoruz dedi, buluştuk 4 aile Sarıyer sahilde rakı balıkta... önce Can uyusun sonra başlıycam ben keyfe dedim, başladım Can'ı dolaştırmaya... saat 9 olmamıştı, İlker gelip verdiğinde kötü haberi... Eniştemi kaybettik, halamın eşini... Hem de daha birkaç hafta önce kanserle ilgili gördüğü kemoterapiler fayda gösterip, kanseri yendim ben diye dolaşırken, kalp krizi geldi vurdu onu... Kendi ayağıyla gittiği hastanede, ilacı aldıktan sonra sıkışmış kalbi, tüm çabalara rağmen kurtaramamışlar... Hepimiz şokta, Can'ı ablasına, Zeyno'yu Eda'nın yanına koyduk düştük Ankara yollara... Doğum kadar gerçekti ölümde, kimse inanamasa da...57 yaşında daha yaşanacak, daha görecek çok şey varken, gitmişti eniştem... Arkasında kalbinde koca bir boşlukla halam ve şaşkın 3 koca delikanlıyla... Elinin değdiği her şeyi güzelleştiren, en ince detaylarla bile zevkle uğraşan, Mardin'den bir gelişinde havaalanında karşılaştığım, ve valizinde halam için mardinden renk renk güller taşıyan, bana yetiştirdiği tarlalardan kendi topraklarından kar tanesi misali pamuk dalları, buğday sapları getiren eniştem yok artık... Bugün imam sorunca duada, bağıra bağıra söylediğim gibi iyi bilirdik Hasan enişte seni, hem de çok iyi bilirdik...

 

Dinsizin hakkından imansız geldiği doğrudur :)




Can doğduğundan beri, Zeyno resmen çocuğun hakkından geliyor, bazen sevgisinden bazen kıskançlığından bazen ne olduğu anlaşılmaz sebeplerden istemeden Can'ı aglatıp duruyor... Can düşüyor, kalkıyor, kızıyor ama en çok Zeynoyu seviyor...

Bugün oyuncak krizinde sıra ütüdeydi... Ben bu erkek cocukların ütü sevdasını anlamıyorum...

Zeynep getirdi odasından ütüsünü salona, oynayacak. Can atladı ütünün üstüne... Verir misin, vermez misin kavgasında, Can beklenmeyecek şekilde Zeynonun saçını çekti, ve aldı oyuncağı elinden... Bunu da buraya yazıyorum. Bugün dinsizin hakkından imansızın geldiği gün... Zeyno ağlayarak gitti odasına, tabi bende peşinden... Ama en güzeli arkadan Can'ın gelmesiydi, odaya geldi elinde ütüyle ve Zeynep'in kucağına koydu ütüyü... Hissiyatlı oğlum benim, ömür boyu ablanın hep Can'ı, Can yoldaşı olursun inşallah, 1000 kere kızsanızda birbirinize, 1001 kere affedersiniz birbirinizi inşallah...


13 Ağustos 2015 Perşembe

Meyveeciii


Zeynoya bir meyve yediremeyiz... Hatta öyleki öğretmeninin elmanın 1/4'ünü yedi diye evi aramışlığı var, o kadar görmemişiz :))

Can yemeğe başladığından beri her meyveyi veriyorum ona hatta üşenmiyorum meyve salatası yapıyorum... Bol bol yesin, herşeyi yesin :)








Betül Mardin'den kadınlara öğütler... Yazayım bir kenara unutmayayım:)))

1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
 
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
 
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
 
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
 
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
 
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
 
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesela benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
 
8. Olumlu olacaksın.
 
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
 
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin!!

9 Ağustos 2015 Pazar

Can'ım doğmuş, bugün tam 1 yaşında olmuş...



09 Ağustos 2014 Cumartesi günü sabahı nasıl da normal başlamıştı her şey… Benim kasıklarımdaki ağrı olsa olsa bir önceki günün yorgunluğu olabilirdi zaten… Akşama kadar ayakta durmasam koşturmasam olmazdı tabi ki… Ne olduğunu anlayamadığım bir anda düzenli sancılarım 2 dakikada 1’e düştüğünde, Boğaziçi Köprüsünün tam üzerindeydik…


Hastanenin acil servisinden kendimi nasıl içeri attım bilmiyorum… Doğuruyorum ben dediğimde, yüzüme alaycı bakan hemşirenin yüzü, az sonra gelen nöbetçi doktorun, “doğuruyorsun, çocuk gelmiş, sakın ıkınma, seni ameliyathaneye almak zorundayız” demesiyle, donup kalmıştı… 

Hatırladığım tek şey, henüz doğuramam, annem gelmedi daha diye ağlayıp durmamdı… ne ilginçtir, insanın gerçekten ihtiyacı olan her anda, aklına ilk annesinin gelmesi…


annelik, yaşadığım en yüce duygu… kadın olmamın, eş olmamın, kız olmamın, mektepli olmamın, okumuş olmamın, çalışan olmamın, müdür olmamın, tüm olmuşluklarımın önüne geçen unvanım…  bana ikinci defa yaşattırdın bu yüce duyguyu… ikinci defa çektim içime, hapsettim o cennet kokuyu… 


anneyim ben… avuçlarım senin ellerin için eldiven… kollarım senin yastığın… sesim sana ninni… kalbim senin kalbin… yeryüzünde cennetimsin sen… küçük adamım, koca yüreklim… 


Senin adın CAN… hayatımın CANı cananı olmak için geldin dünyaya… capCAN’lı günler getirdin bana… 

4 Ağustos 2015 Salı

Saçlarım şekil önümden çekil :)


Can'ın saçlarını Haziran'ın sonuna doğru Alanya'da kestirmiştik (Allahım ilk saç traşı ve ben tarihi hatırlamadığım için kendimi boğmak istiyorum şuan) :) 
Aradan 1 ay geçti neyseki uzamaya başladı... İlkeri bir telaş aldı, çok uzadı kestireyim deyip duruyor :))



Şorta bak hizaya gel


Çarşamba günü bizim semtin pazarı var... Mutlaka uğramaya çalışırım... Ne ne kadar organik bilemem ama taZecik herşeyi alırım...

Bu püsküllü şortu görünce dayanamadım... Büyüğünü bulamadım, kendime alamadım :)

30 Temmuz 2015 Perşembe

Ağa oturuşu unutulmasın lütfen


Can'ım oğlum, ilk adımlarını atmaya başladığın şu günlerde (daha yürüyor demek için çok erken ama 1-2 adım atabiliyorsun), benim seninle ilgili unutmak istemediğim en klasik duruş budur :)

Ağa torunumu diyorlar sana, evet ağa torunu benim oğlum :)

Bir ayak popiş altında, diğerinden destek alıp oturduğun bu duruş kesinlikle sana has...

Kısa bir zaman sonra bir an bile durmadan sürekli yürümeye başlayacaksın biliyorum... ama ben senin o yardıma muhtaç hallerini hiç ama hiç unutmak istemiyorum... Hayat sana hep güzel yüzünü göstersin Can'ım oğlum... Sen de böyle ağalar gibi kurula kurula otur :)







yeşil sebze suyu mu... ıyyyyyyyyy

Şu yeşil sebze suyu işine kafayı taktım buaralar... Tek amacım Zeyno'ya içerebilmek... hani yeşil sebze sevmiyor ya (hani hiçbirşey sevmiyor ya, desem daha doğru olacaktı sanırım) instagram'da takip ettiğim hesaplarda bunları bulmuştum... İlk defa dün denedim. Ispanak, salatalık, 2 yeşil elma,1 limon, resmen berbat birşey oldu... Zeynep tabi ki içmedi :) ben bile zor içtim... Şu yeşil suyu içip bir de çok güzel diyen sevgili halk, sorarım size, bu neyin kafası kardeşim :)))))










Benim dün akşam ki denemem aşağıda. Zeynep tadına bile bakmadı... Hatta çocuğun rüyalarına girdi sanırım :) bugün eve gelirken, anne bana o yeşil şeyden vermeyeceksin di mi diye pazarlık ederek çıktı yukarı :)



7 Temmuz 2015 Salı

Özledimmmmm


Özlediklerimmmmmm....

Alanya'dalar... Anneanne Caca'yla... Aklım, kalbim, gönlüm onlarla... Allah'ım sen eksik etme canlarımı başımdan... 17 temmuz gelsin artık kavuşalımmm

26 Haziran 2015 Cuma

Yıl sonu gösterisi


Zeynoşun sene sonu gösterisi bu sene 6 hazirandaydı... Okulumuzun gösteri salonu küçüklerin gösterisi için kapatılmıştı... Geçen sene sonu gösterisinde takla bile atamayan Zeyno aklıma geldikçe bu sene çok umutlu değildim açıkcası ama o kadar güzel bir gün yaşattı ki Zeyno bize... Her oyunda aktif rol aldı... Şarkılara eşlik etti, danslarda tam ortada dans etti... Hatta dramada sözünü unutan bir arkadaşına sufle bile verdi :)

Zeyno sen gerçekten büyüyorsun sanırım :)))


Canımız Nazmiye teyzemiz bizi tabi ki de yanlız bırakmadı...


Ve Zeyno'ya bir yıl boyunca emek veren güzel insanlar...safiye öğretmen, miss arzu, cansu öğretmen ve yemeklerine bayıldığımız serpil ablamız... İyi ki vardınızzzz


25 Haziran 2015 Perşembe

Sohbet kuşu


Oğluşum diye demiyorum... Çok güzel güler... Çok güzel sohbet eder.... Ben bilgisayarımı açmış çalışıyorum, o da bana oradan laf atıyordu... Gülüşünü yediğim böcek

Domatese gel...


Bahçeli evim yok malum, ama domates sevdası bahçe dinlemedi. Bulduğum koca saksıya diktirdim koca çanakkale domatesi fidanlarını :)) bakalım haziran 1'de aldım bunları ne zaman domateslerime kavuşacağız göreceğiz...

Domates bolca güneş, bol su istiyor... Yaz bitmeden yeriz inşallah :))

Haftaarası piknik keyfi




Zeyno'nun okulundan bir piknik daveti almıştım. Herkes birşey yaptı getirdi, harika bir sabah kahvaltısı yaptık. Çocuklar parkta neşeyle oynadı, anneler okul kritiği yaptık. Herşey çok ama çok güzeldi ama en güzeli haftaarası çocuklarla evde olabilmek :)))






31 Mayıs 2015 Pazar

Fırında ekmek yapıyorummm


Ekmek yapmak ne zevkli ne basitmiş aslında :) 

1 çay bardağı sıcağa yakın ılık süt, 2 küp şeker,1 çay kaşığı tuz, yarım paket yaş maya. Hepsini elinle karıştır ve maya iyice erisin. Sonra un dökmeye başla(1kere ölçtüm yaklaşık yarım kilo alıyor), önce cıvık bir kıvamı oluyor ama sonra hamur toparlanmaya başlıyor, hamuru toplamaya çalışırken şöyle azıcık ılık su dökebilirsin( yarım çay bardağı gibi diyelim), hamurun böyle top gibi tertemiz bir hamur olacak, yoğurduğun kaba ve eline yapışmayacak :)

Sonra önce poşete koy, sonra üstüne havlu kapat, 30 dakika dursun en az, kendi ölçüsünün 2 katına çıkacak (mayalanıyor yani)

Fırını 175 dereceye ısıt, önce 10-15 dakika alttan pişir( kabarsın), sonra 100 derecelere düşür içi pişsin(20-25 dakika), en son 5 dakikada üstüne kızart :)

Afiyet olsun :))

Kek yaptım oldu valla :)))


Ben kek yaparım kabarmaz:( içine neler neler koyarım, yine de olmaz :(((
Bu sefer nasıl oldu bilmem ama tutturdum valla, tadı da harika oldu:)

Annemin dediği gibi, yumurta önemli değil, keke sütü en son koyacaksın, ve bol bol koyacaksın, kalıba dökerken kuru değil, ıslak ve akışkan bir kıvam olacak, önce alttan ısıtıp kabartacaksın, sonra alt üst ayarı ile içini pişireceksin... Ayyy bütün sırlarımı verdim :)))

Havuz sezonu resmi açılışını yaptık :)


Sitemizde bugün itibariyle havuz sezonu açıldı, ilk havlusunu kapıp koşan biz olduk :)))

Ama yine de girmedi böcükler, ayaklarını soktular sadece....




Babasının deyimiyle Zeyno'nun şu hayatta bitirebildiği tek şey dondurmaaaaa :)) ucuzcu ama kızımız, magnum sevmiyor, max istiyor :))


Veeeeee havuzun yeni kralı Can, ilk doğduğunda sudan nefret eden böcük tam bir su kuşu oldu :) bugün Zeyno 'ama soğuk girememmmm' diye nazlanırken, Can 5metre emekleme de hız şampiyonu olarak kendini kaybetti, zor tuttuk havuza atlamadan :)) havuz dibimizde bu yaz bize zor geçecek :))

Birisi çilek aşığı oldu :)))


Can tam bir çilek canavarı oldu :)

Mevsimin gelmesiyle evimizde çilek eksilmez oldu, her sabah kahvaltı masamızda yerini alıyor çileklerimiz... Bulamaç kahvaltısını ( tek tek asla yemiyor), bir sabah yiyen bir sabah yemeyen Can, çileği gördümü deliye dönüyor :)) 3/5 her sabah götürüyor...

Aslında 1 yaş altındaki çocuklar için verilmesin, alerjik olabilir deniyor, ama ben bu konuda bu kadar tutucu değilim, veriyorum 1-2 gün izliyorum, kakası normal mi,vücüdunda döküntü, kaşıntı oluyor mu? Olmuyorsa tam gaz devam :)))

19 Mayıs 2015 Salı

Ankara günlüğü...




Zeynonun okulundan iznimizi aldık... Ankara'ya geldik 1 haftalığına...  Ama plansız bir geliş olduğu için anneanne dede samsuna gitmişti Zeki babalara... Çarşamba gelecekler sonunda...

Gece geldik, sabah kalktık, Zeyno şaşkın ve panik... Anneeee biz burada yattıysak caca ve dedem nerede yattı:))

Epey bir üzüldü, hesap yapıp durdu, kaç kere yatıp kalkınca gelecekler diye... Bir de onları çok seviyormuş, çünkü onlar Zeynep'e sürekli birşey alıyormuş :)) rüşvetçi piliç :))

Zeyno geldiğinden beri gözü Tosi'den başka birşey görmüyor, Can ise daha Tosi'yi keşfetmedi bile... Oysaki hatırlıyorum, Zeynep Can kadarken de Tosi'nin peşinde dolanıp dururdu, hayta Tosi gençti o zamanlar, evin içinde dört dönerlerdi :)) Tosicim yaşlanmış artık, yada iyice alıştı deli Zeyna'ya :)) artık kaçmıyor ondan, ama Zeyno'da eskiden gözünü oymaya çalışırdı hayvanın şimdi yumuşak yumuşak seviyor :))

Can hiç ilgilenmiyor Tosi'yle, o da salondaki renkli avizeye taktık kafayı, taşlarına dokunmaya çalışıp duruyor... Kız erkek farkı işte... Daha şimdiden ortada... Biri duygusal, biri materyalist :)))

Belgrad çılgınlığı

Herşey Duygunun ya bu hafta size gelmeyelim, belgrada gidelim çocuklar çayır çimen yatsın demesiyle başladı...


Beyzalar, Duygular, biz... Yaptık kızlar iş bölümünü... Bu mangal olayının gitmesi dert, dönmesi dert, vallahi sevmiyorum kardeşim :((

Ben 1-2 çeşit salata hazırladım ve köfteyi... Sabahtan evde koşturma, son dakikada çay demleme telaşı... Düştük çoluk çocuk yola...

İpini koparan Belgrada gelmiş, öyle böyle kalabalık değil, otobüslerle gelen insanlar felan var... Çayır çimenin, çimini arasan bulamazsın zaten, başladık boş bir masa aramaya... Sonunda bulduk... Yan tarafımıza insan görünümlü 10 tane mahlukat oturmuştu. Yedik içtik, dinlendik... Ben bir ara Zeynoyu çişe götürdüm. Döndüğümde bu 10 kişilik grup kalkmıştı, ama sadece kendileri kalkmış, çöpleri hala orada :( hayvan demek istemiyorum, çünkü hayvan yapmaz onların yaptığını, bıçakları olmadığı için karpuzu yere atmak suretiyle kıran mahlukatlar, yemedikleri kısmın doğaya karışması için oraya koyuvermişler... Salata tabakları, pişirip yemedikleri kanatlar, içtikleri suyun peti, karton bardakları hepsi yerli yerinde duruyordu onlar gittiğinde... 



Biz etrafı toplayıp çıktık eve geldik, resmen dayak yemiş gibiydik... Her yaz olduğu gibi beni yine aldı bir bahçeli ev isteği... Olmalı her insanın küçük büyük demeden bir avuç bahçesi, çağırmalı dostunu, komşusunu mangala... Eğlenmeli doya doya... İçmeli huzurunca... Bahçesi olmalı insanın... Ha bunu da yazıyorum buraya :))



Vileda polemiği

Kız erkek fark etmez neden bütün çocuklar vileda hastasıdır.

Zeyno büyürken dayanamayıp ona da cocuk boyunu almıştık viledanın, karşıdaki şok marketten :)) uzun bir süre en sevdiği oyuncağı olmuştu...

Şimdi Can'da viledayı ayırt etmeye başladı diğer oyuncaklardan. Hatta öyle ki genelde benim vileda onun en sevdiği oyuncağı şu aralar :))

Gören evde çocuk işçi çalıştırıyoruz sanacak :)


13 Mayıs 2015 Çarşamba

Uyumak sıkıcıdır :)


Anne Soru: hangi etkinlikler yorucu, hangi etkinlikler dinlendiricidir?

Zeynep cevap: dans etmek yorucudur
Koşmak yorucudur
Kitap okumak dinlendiricidir
Bu kadar.

Anne: peki uyumak, yorucu mu yoksa dinlendirici midir?

Zeynep: sıkıcıdır 

Hahahahaha

Park günlüğü


Havalar düzeldi, değmeyin keyfimize...

Zeynep okuldan gelince onu aşağıda parkta karşılıyoruz, sonra başlasın eğlence...

Can hala salıncak işini beceremiyor, ama kaydıraktan çok keyif alıyor artık :))

Abla kardeş parkın tadını çıkarıyorlar doya doya...

Ya iyi ki doğurmuşum ikinci çocuğu :))