Zeyno ve Can

Zeyno ve Can

23 Şubat 2017 Perşembe

Asya`da ilk is seyahatim, Manila


Bu hafta Ilker Malezya`da, ben Filipinler`deyim, cocuklar Hong Kong`da, ailemiz Turkiye`de,,, sanirim globallesmek bu olsa gerek :) 

Manila, HK arasi ucakla 2 saatten az suruyor, o yuzden buraya sabah ucagi ile gelmeyi tercih ettim. 

Filipinler, 30 gune kadar seyahatlerde Turk pasaportlarina vize de istemiyor, sadece kapida gulumseyip, basit bir form doldurup geciyorsunuz.

Hic havalimaninda para bozdurmaya gerek yok, cunku Manila`da Uber super iyi calisiyor. Zaten HK`dan alisik oldugum icin, hemen Uber`i actim ve etrafta bulunan onlarca aractan birini hemen cagirdim, otelim Fairmont Makati bolgesinde. Okudugum notlara gore Manila, zaten 2 bolgeye ayriliyormus, Makati bolgesi zengin yerlesimi olan yer ve asil Manila`dan tamamen farkli sanal bir dunya resmen. Havalimanindan otele kadar 6km`lik yol icin 160 peso yani 11 lira odedim.

Buarada karsilasip sasirdigim ilk sey, otele varir varmaz valizimi arayan K9 egitimli kopekler oldu, ben uyustucu ariyor olduklarini dusunmustum ama megersem silah ve patlayici ariyorlarmis.

Is seyahati icin geldigim Manila`da cok yogun bir programimiz oldugu icin ekipten ayrilamadim, ancak yemek yedigimiz yerleri ve lokal arkadaslarimdan ogrendigim aklimda kalan bazi seyleri buraya not edeyim.

Restoranlar: 

1) Your Local: 106 Esteban, Legazpi Village, Makati, Kalakhang Maynila; ilk aksam sirket yemegi icin geldigimiz bu restoran harika bir fuzyon mutfaga sahipti, Asya`da yedigim en ama en iyi yemegi burada yedim diyebilirim. Filipin mutfagi cok degisik bir sekilde yorumlanmis ve yedigim hersey asiri lezzetliydi. Ozellikle siyah ve kirmizi princle yapilan yiyeceklere bayildim, HK`a gider gitmez marketten ilk alinacaklar listeme siyah filipin princini ekledim bile.

2) Azuthai: 900 A. Arnaiz Avenue Corner Paseo De Roxas San Lorenzo Village, Makati, Makati, Metro Manila; ikinci gun aksamda burada bir thai yemegi yedik. ben thai yemegine bayildigim icin morning glory, pad thai with prawn, papaya salad yedim, ortaya gelenlerden crispy duck, spciy chicken with asparagusda gercekten lezzetliydi. Aslinda amacimiz bu restoranin yaninda yer alan Cirkulo restauranta (ispanyol mutfagi) gitmekti, ancak restoran tamamen doluydu (gidecek arkadaslara duyurulur, mutlaka rezervasyon yapsinlar onceden)

Filipinlere gelip neden filipin yiyecegi yemedim derseniz, ben ve ingiliz bir arkadasim domuz yemedigimizi soyleyince bizi lokal filipin mutfagina goturmek istemediler, cunku lokal filipin mutfaginda neredeyse hersey sadece domuzdan yapiliyormus. 

Kafeler:

Greenbelt, hem icinde tum markalarin bulundugu, hem her turlu mutfagin restoranlarinin oldugu, hem de canli muzik yapan pek cok kafe/bar olan acik hava bir alis veris merkezi.

biz ilk gun aksam havuz basinda Cafe Havana`da, ikinci gun aksam da Nu-Vo kafede oturduk. Ozellikle Nu-Vo kafedeki canli muzik gercekten cok iyiydi. 

Rakip firmanin birasi olmasina ragmen. tabi ki de her yerde San Miguel bira ictik, ben ozellikle light olani oldukca sevdim (hem hafif hem de sadece 100 kaloriydi)

Buradaki lokal arkadaslarimdan ogrendigim Filipin gerceklerine gelince:

1) Asya`da, Tayland`dan sonra fahiselerin en fazla bulundugu yer Filipinlermis. Ozellikle ilk gun aksam gittigimiz Club Havana`da 100 musteri varsa, 150 tane de fahise vardi diyebilirim, onlar kendi masalarinda oturuyorlar ve seninle sohbet etmeye basliyorlar, gecenin ilerleyen saatlerinde o masalar birlesiyormus, biz edepli edepli biralarimizi icip, 10:30 gibi donduk otele, Birlikte oldugum erkek is arkadaslarim da herhalde benden utanip, benimle otele geldiler, artik beni uyutup tekrar cikmislar midir bilemem :)

2) Turkiye`de Filipinli bakicilara verilen maaslar malum 1000 USD`den basliyor, burada Filipinli bakicilar aylik 100-120usd aliyormus ( o yuzden 2 saat mesafedeki HK`da bu kadar cok Filipinli var, ve o yuzden HK`da resmen kolemiz gibi davraniyorlar)

3) Calistigim ofisin asansorunun icinde, gorevi sadece asansorlde gidecegimiz katin dugmesine basmak olan insanlar calisiyor, bu insanlar ortalama ayda 60-

70 USD aliyormus (dusunsene butun gun kapali bir asansorde asagi yukari gidip duruyorsun)

4) Hava ortalama 30 derece civariydi ve cok sicakti, oysaki bu Manila icin soguk havaymis (resmen kazakli insanlar gordum), bu hava genelde 1 ay kadar oluyormus, bunun disinda hep sicak, hep yagmurluymus.

5) Silahli saldiri cok oluyormus, o yuzden bu k9 kopekler, her yerde silah/patlayici bomba taramasi yapiyorlarmis. 







12 Şubat 2017 Pazar

Nespresso cilginligi


Hicbir zaman cayci olmadim ben, hep kahveciydim zaten... Ama en cok ne zaman kahveci oldum derseniz, iste o bu harika Nespresso makinesi bana Almaya`daki Aysegul ablamdan hediye geldikten sonra oldu...

Resmen iyi ve kaliteli kahveyle tanistim... Kahveleri sertliklerine, kivamlarina gore ayirmaya basladim...

Turkiye`den gelirken, kahve stogumla gelmistim, ama 6 ay ancak dayandi tabi... HK`daki ilk nespresspo ziyaretimi yaptim... Hem de yeni uyeler icin 15`li bir set alimina harika bir bardak seti hediyesi vardi...

Hem yeni bardaklarim, hem yeni kahvelerime kavustum... Yazarken bile tekrar canim cekti yaaa :)


Yuz boyama mi?



Bu cumartesi gunu sevgili Betul ve Alex`in kizlari Olivia`nin 4. yas gunune davetliydik...

Betul ve Alex ile gecen hafta Deniz ve Korhan`in misaifiri olarak gittigimiz Hong Kong Football club`da tanismistik...  Zeynep ve Olivia birlikte harika bir gun gecirdiler...

Dogumgunu yine football club`daydi... harika bir gun gecirdik hem biz hem cocuklar...

Bir yuz boyama sanatcisi gelmisti, kadin yuz boyamiyor, resmen sanat yapiyordu... Zeynep harika bir frozen presensine, Can ise yirtici bir kaplan`a donustu saniyeler icinde...





Hong Kong`da ilk goz doktoru ziyaretimiz



Cok sukur bu fotograflar sadece eglence amacli cekildi... Ama gercek olmaya cok yakindi...
Can yaklasik 10-gundur televizyon izlerken gozunu surekli kirpiyor (kismiyor, kirpiyor). 1-2 gun takip ettik, bunu sadece TV izlerken yapiyordu....

Doktordan randevu aldim ve ziyarete gittik...

Yapabildikleri olcude bir takim testler yaptilar, ve cok sukur ki gozu bozuk degilmis, ancak goz kapaginin icindeki o kirmizi kismin uzerine nokta nokta beyazliklarla doluydu, bu alerji gostergesiymis... Dolayisiyla muhtemelen hava degisimi sebebiyle alerjik bir durum yasiyor ve gozunu kirpuyor dedi doktorumuz...

Zaten goz kirpmak bir goz bozuklugu sebebi degilmis, cocuklarin %90` i alerjik sebeple, %10`u ise ozentilikten goz kirparmis (bir yerden gorup).

ama doktorumuz yine de kesin emin olmak icin 6 ay sonra Can`i tekrar gormek istedi (cunku ekrana yansittiklari hicbir hayvani henuz isimlendiremiyor Can), yani bilmedigi icin mi isimlendirmiyor, gormedigi icin mi isimlendirmiyor bilmiyoruz, o yuzden biraz cenesi acilip konusmaya baslayinca tekrar gorecegiz doktorumuzu...


SPECIALITY
DOCTOR NAME
SUB-DISTRICT
ADDRESS
TEL NO
SP-OPHTHALMOLOGY
CHING HOK YING
MONG KOK
RM 1029-35, 10/F, ONE GRAND TOWER, 639 NATHAN RD
23983003



Ana ogul goz doktorundan sonrada kacamak yapip, McDonald`s gittik, oglumun icine 20 yasinda adam kacmis gibi, bir ciddi bir ciddi, buarada gomlegi neredeyse uyurken bile cikarmiyor :)



Hong Kong`da bir ekmek ustasi yetisiyor



Aslinda ben gayet masumdum, haftada bir gun marketten bir buyuk paket tost ekmegi aliyordum, onu da cocuklar yiyordu...

Sonra bir gun Ilker`in cani menemen istedi, yaptik, cok da guzel oldu dedi, ama tost ekmegiyle yenmiyor bu dedi :(
Sonra ayni gun Derya`nin isi sebebiyle Afrika`ya yerlesmis olan arkadasim Burcu, instagram da evde yaptigi ekmegin fotografini mayaladi... 
Yahu dedim Afrika`da oluyorsa, Hong Kong`da da olur... Tabi sorun HK`da princ unu var, diger unlarda var ama Turkiye ile kiyaslanamayacak kadar pahali. 1 kilo kotu filipin unu 15HKD felan, soyle dogru duzgun bir bugday unu alayim desem, 30hkd civari (yani 1 kilo un 15 TL), ama ekmek yapmak icin bu un sart deyip, aldim filipin ununu... Valla bir guzel oldu anlatamam :)

O gunden sonra basladim ekmek yapmaya, hatta oyle ki eve gelen misafire eve paket bile yapip veriyorum artik, o noktaya geldim :)


Valla bu da dun aksamdan, masallah oyle bir guzel kabardi ki hamurum, bir sure koydum kahvemi seyrettim kendisini :)



Hani tarif lazim olursa diye not edeyim buraya:

1 cay bardagi ilik sut
1 cay bardagi ilik su
1 paket kuru maya
1 kup seker
bir kasede karistir, ustunu kapat, mayanin ustu kopurmeye baslasin (5 dakika yeter, kopurmesede sorun degil)

Ayri bir kapta, 4-5 bardak un, 1 cay kasigi tuz, 1 yumurta, yarim cay bardagi siviyag karistir. ortasini ac, sivi karisimi uzerine dok (amac tuz ile mayanin hemen birbirine deyip, kotu etkilesim yapmamasi)
Karistmaya basla ( ben makinemin hamur yogurma aparatini kullaniyorum, 5 dakika makine yoguruyor, sonra hamuru elime alip 2 dakika kadar da elimde yoguruyorum, o esnada biraz daha un koyuyorum, ama bu kismin  olcusu yok, hamur elime yapismamaya baslayana kadar un koyuyorum diyeyim) sonra hamuru buyukce bir kaba alip, uzerini strecleyip ortuyle sariyorum. yarim saat sonra kocaman bir hamurum oluyor.
Hamura sekil verip, tepsiye koyuyorum. uzerini ortup, yarim saat daha dinlendiriyorum....
firin 230-235 dereceye ayarliyorum, hamuru koymadan once, buzlukta dondurgum buzlardan 3-5 tane alttaki firin tepsisinin icine atiyorum (amac firin icinde buhar olusumunu saglamak ve disi citir ama sert olmayan bir kabuk yaratmak)
235 derece 10 dakikadan sonra, firinin 185-190 dereceye dusurup 15-20 dakika daha pisiriyorum (tek buyuk parca ekmek 20 dakika, kucuk ekmekler icin 15 dakika yetiyor bence)...
Afiyet olsunnnnnn

odev odev odev

Valla Zeynep kizim haklisin... Her gun okuldan geliyor bugun yine mi odev diyor...

Yani daha 5.5 yasinda... Aslinda amac eglenmek ama yine de sorumluluk bilinci iste...

Hem de odevler illa ki bir kesip bicmeli... Hem sanatsal gelisiyoruz, hem bilissel...

Malum 14 Subat sevgiler gunu, biz kutlamazsak da dunya kutluyor :)

Tum sinif arkadaslari icin sevgililer gunu karti hazirlamasini istemisler, Allah bu Pinterestten razi olsun... Tum yaratici fikirler orada...


Once renkli kagitlari delgecle deldik, bir suru dairesel kagitlar cikardik...
Sonra Zeynep`in elini kagida cizmek istedik ama o zaman her bir karti 1 a4 sayfaya yapmak gerekiyordu (elleri cok buyumus artik). o yuzden internetten bastigim bebek eli sekillerini kestik...
ellerin icine kalp cizdik, yapistirici surup, iclerine delgecle deldigimiz kagitlari koyduk...


Sonra da I L.VE yazdik... Noktali yerde zaten bir el isareti ve kalp vardi...


CN Square`den (bu ayri bir post konusu. burasi Mong Kok`da kendimi kaybettigim 4 katli kirtasiye), ona arkasi yapiskanli harflerden aldim...
Once tek tek alfabenin harflerine gore dizdik. Sonra arkadasinin adindaki harflere kagittan bakip, tek tek kartlara yapistirdik...

Valla hem ince motor kaslari, hem kalin motor kaslari, hem annenin sinir kaslari, hepsi calisti...

Bakmayin boyle anlattigima, tam 3 aksam da ancak tamamladik :)



9 Şubat 2017 Perşembe

Zingooooo

Bu oyun yeni kesfimiz...



Bence cocuklarin gorsel hafizalari icin harika bir oyun...

Aslinda bildigin bir nevi tombala... ama resimlerle oynaniyor...

Her seferinde acilan 2 karttan, once Zingo diyen kendisindeki karttakiyle eslestirebiliyor... ilk tamamlayan oyunu kazaniyor...

Oyunu o kadar begendim ki, bu hafta bir de bunun kelimelerle oynanani buldum... Hemen aldim tabi ki... Henuz donemedik ama bence ilki kadar eglenceli olacak eminim...




Can ve pazar sikligi

Pazar sabahin korunde babamizi Cin`e yolcu ettik...

Sonra uyku tutmadi kalktik...

Can tabi ki de dolabina gidip, `bunu bunu` diye tutturdu, gomlek ve pantalonunu giyip oturdu... Bana ve Zeynep`e inat, oglum evde boyle dolasiyor. Cocugun kendine oz saygisi var :)






yeni yatak arkadasim

Ilker bir haftadir Cin`de... Ama Can sagolsun soyle yatakta bir rahat yatmama izin vermiyor...

Aksam kendi yataginda uyuyor, ama ben yattiktan en fazla 1 saat sonra, yani gece 1 civari, `anneeeee, burdaaaaaa yatcammmmm` diye geliyor yanima... yatakta yatmak icin kose begenemiyor, oraya yatiyorum itiyor, buraya yatiyorum cekiyor... en sonunda beyefendinin uykuya dalmasi icin bekliyorum, o uykuya dalinca bosta kalan kismi dolduruyorum...

dun sabaha karsi kafasiyla gelip, kafama carpti, yani benim carpmis olmam mumkun degil, cunku ben yatarken put gibi yatar put gibi kalkarim, yattigim pozisyondan yan tarafa donmem, doneni de sevmem :) , ama masallah Allah bana bir koca verdi, yatagi sabaha kadar 10 kez tavaf ediyor,... Zeynep`de ayni babasi gibi... hatta birlikte uyurken buyuk bir senkronizasyon icindeler,,, birbirlerine sarilip done done uyuyorlar....hatta bunun adina da soguk yatak refleksi diyorlar... neymis efendim kafani koydugun yer 10 dakika sonra isinirmis, o yuzden az ileri gidermissin ve daha soguk olan bir yer bulurmussun kendine :) yahu buna istatistiksel bir isim bulmaya gerek yok, bunun adi deli gibi yatmak, Atalarimiz yillar once bunu isimlendirmis zaten...

neyse Can gelip kafama carpti, agriyan kafama mi yanayim, Can agladi ona mi yanayim bilmiyorum... Bir de aglarken, `ben acidiiiiii` diyor, yahu `ben daha cok acidi, bana kim aglasin`... neyse sonra sakinlesti, dondu kicini yatagin obur ucunda uyudu...kustu herhalde :)



Sevgililer gunu yaklasirken

Okulumuz aile birligi yine is basindaydi...

Ben her ne kadar 14 subat sali gunu yapilacak partide okulda olamayacak olsam da, ASPA`nin hazirliklarina  yardim etmek icin okula gittim (bizim sahnelerde gozumuz yok, biz arka plan iscisiyiz)

Valla bu Cinli arkadaslarimdan ne cok sey ogreniyorum anlatamam... Resmen el yetenegine yatkin insanlar... Kestigimiz 2 boyutlu kalpleri bir makas darbesiyle nasil 3 boyutlu hale getirecegimi, seritler halinde kestigim kagitlardan nasil guller yapacagimi bana ogrettiler...

valla odevimiz cok agirdi... ama gercekten cok eglendigim bir gun oldu... bunlar yaptiklarimizdan bazi kareler...

14 Subat gunu okulda olamayacagim icin simdiden uzuluyorum...



bu arada biz okulun sanat sinifinda calisirken ( resim sinifi degil, sanat sinifi, cunku burada gercekten sanat yapiyorlar), birden iceri KG2B sinifi girdi ( meger bizimkilerin ders saatiymis)



Tabi Zeynep`in beni icerde gorunce halini gormeniz lazim... resmen mutluluktan ucuyordu :)



Tum sinif eteklerime yapisti, `hi Zeynep`s mom` diye... benim zaten bu hayattaki en buyuk sifatim bir anne olmam, adimin ne onemi var ki :)

onceki haftalarda kilden heykel yapmislar, onu 1 hafta kurumaya birakmislar,,. bu hafta gelip boyamasini yaptilar... ogretmenlerini nasil dikkatli dinliyorlar... nasil guzel siraya giriyorlar... aktivite bittikten sonra nasil da lavoya tepsileri goturup boyalarini akita akita yikiyorlar... o eller nasil kopukleniyor... sanat onlugu nasil cikip askiya asilip takmasi icin ogretmene veriliyor... valla saskinliktan kucuk dilimi yutmadim degil... yok ben bir kere daha emin oldum, bu cocuklarin garezi bize... evden cikinca iclerine 20 yasinda bir adam giriyor :)








8 Şubat 2017 Çarşamba

Lemons and Lemonade

Kitap okumalarimiz son hizla devam ediyor tabi ki...

Kitap kurdu annenin kitap kurdu kizi olarak, artik kocaman bir kutuphanesi var... Can hic ilgilenmezdi kitaplarla, o da artik epey epey dinlemeye basladi okuduklarimizi...

Hong Kong`da egitim cok erken basliyor. Oyle ki Ingiliz sistemi okullarda 4 yasinda yazmaya, 5 yasinda okumaya basliyorlar... yani Zeynep buraya geldiginde sadece ingilizce konusamayan bir cocuk degildi, ayni zamanda yazamayan da bir cocuktu.

Ingilizce konusunda bence gercekten cok buyuk bir asama kaydetti, ama tabi ki de hala biz sesleri ona soyledigimizde yazabiliyor. bu sene onun icin her acidan zorlu bir yil...

Bir yandan da arkadaslari gibi ufak tefek okumalara basladilar... Burada bizdeki gibi hecelerle degil, kelimelerle okuma ogreniliyor... Sight words denilen, cok kullanilan kelimelerle basladilar. Zeynep`in simdilik dagarcigi az olmasina ragmen, her gun yeni kelimeler eklemeye calisiyoruz...

Dolayisiyla artik kitaplari okurken, icinde bildigi sight words`ler oldugunda ben ona soruyorum, kendisi okuyor... Tabi buarada ingilizce ve turkce sesler cok karisiyor.

Mesela ingilizce de `me` olarak yer alan ve `mi` diye okunan, ben/beni kelimesi Turkce`de `me` diye okunuyor. Turkce bir kitap okurken Zeynep bu kelimeyi gordugunde beni duzeltiyor.

Mesela `odeme` kelimesini `odemi` diye okumaya calisiyor, cunku `me` diye yazilan bu kelime `mi` diye okunmalidir ona göre:(

Ancak cok dilli cocuk yetistirmenin en buyuk zorluklarindan biri olan bu durum, zaman gectikte duzeliyormus, dolayisiyla suanda amacimiz herhangi bir dilde yazmayi ve okumayi ogrenmesi, daha sonra diger dillerde yazma ve okumayi ogrenmesi mumkunmus, ancak suanda ikisini birbirine karistirmamamiz gerekiyor.

O yuzden olabildigince Turkce kitaplari geri plana koymaya basladik, Ingilizce kitap okuyoruz...

buarada okullarindan da her hafta 1 kitap geliyor, kutuphaneden kitaplarini kendileri seciyorlar, ertesi hafta geri goturuyorlar, eger goturmezlerse yeni kitap alamiyorlar :)

Bu kitap kutuphaneden bize geldi, limon ve limonata.... Valla iktisat okumus adamim, bu kadar guzel arz/talep dengesi, bu kadar guzel piyasa ihtiyaclari, monopol duzen, rekabet konularini bana anlatan olmamisti... bence bu kitabi sadece cocuklar degil herkes okumali...





Eger kutuphanenizde yoksa siddetle oneriyorum, mutlaka ama mutlaka alin...

Gurbet sen adama neler yaptirirsin...

Mantiya bayilirim... Hatta manti yemeyi Kayserililerden ogrendigim icin pek cignemeden yutarim :) sonra mideme oturur o ayri tabi... Ama onume koyan bir manti kasesinin bitmesi 5 dakika surmez bile...

Cocuklarda cok seviyor mantiyi...

Yillarca annem yapti, sonra beli/kolu/boynu agrimaya baslayinca guvendigimiz birilerine yaptirmaya basladi... sonra yatili bakiciya gecince, bakicimiz kimselere birakmadi bu isi, her hafta yapti mantimizi bize (Ozbekler harika manti yapiyorlar)...

Hatta oyle ki, Hong Kong`a Nurcan annem gelirken, Naz mantimizi yapip gonderdi, cocuklarim yesin dedi...

Ama Naz`in gonderdigi mantilar bitince, anneler de burada olmayinca, Zeynep`in de manti krizi tutunca, is basa dustu...

Sevgili Ceren hamura yumurta koy diye beni baltamalamaya calissa da :) manti hamuru meger sadece un, su ve tuzdan olusuyormus... yumusacik, harika bir hamur oluyormus... kucuk kucuk bezeler yapip, elimden geldigince actim (tabi hic oyle yuvarlak acamadim, gayet yamuk oldu) ama onemli olan yuvarlikligi degil, ince olmasi zaten. yirtilmayacak kadar ince acmaya calisip, Naz`dan ogrendigim gibi ozbek mantisi yapar gibi katladim ( bence bizim mantimizdan daha kolay katlaniyor ve suyun icinde acilmiyor)



Sonuc valla 1 saatte 3 kucuk tepsi mantim oldu... onu da 6 ufak paket yaptim. yani 6 hafta Zeynep`in okul oglen yemegi cikmis oldu (haftada 1 gun manti goturuyor okula)

Hatta öyle mi içim bitti, kalan hamurdan da sabaha sucuklu poaça yaptım :)



Not: buradaki okullarda, Turkiye`den farkli olarak oglenleri evden yemek gonderiliyor. Yani okulda da yemek var ama daha sandvic gibi seyler. Ben bunu ilk duydugumda cok sasirmistim ama sonra dusununce cok mantikli geldi...

Hindisu var dana yemiyor
Muslumani domuz yemiyor
Uzakdogulusu kedi, kopek, bocek ne bulsa yiyor
Kime gore cikarsinlar yemegi, en iyisi sen cocuguna evden ne istiyorsan onu gonder dediler :)

2 yapan parmaklar

Hani Cinliler poz verirken hep baris isareti olan 2`yi yaparlar ya...

Zeynep`e poz ver deyince otomatik bir refleks oldu, hemen 2 yapiyor parmaklarini...

Simdi ayni seyi Can`da yapmaya basladi... Ama Can parmaklari 2 yapicam diye o kadar zorlaniyor ki, ekrana bakamiyor, 2`ye odaklanmaktan :)


O bir star

Zeynep, American School`dan ilk kabul aldiginda, okul katalog cekimlerini yeni yapiyordu... Zeynep tabi ki de okulun tek Turk ogrencisi :)

Koyu renk saclari ama cekik olmayan gozleriyle, Cinlilerden de Amerikalilardan da cok farkli...

Fotografcinin da dikkatini cekti tabi... Bizim kiz oldu okulun super stari...

Once okulun icinde asilacak panolarda kullandilar fotograflari... Sonra basili materyallerde Zeynep en on kapakta yer aldi... Ve simdi de okul anormal bir sekilde sosyal medya reklamlarina agirlik vermeye basladi ve neredeyse her gun Zeynep`in facebook ve instagramda dolasiyor fotograflari...


Bizim cocuklarimiz bize cok normal geliyor ama burada gercekten hem Zeynep`e hem Can`a Cinliler asiri ilgi gosteriyor.

Cin yeni yil kutlamalarinda biz gecit torenini izlemeye TST`ye gittigimizde, biz Zeynep`e kizim hadi poz ver, gostericilerle seni cekelim diyorduk, Zeynep poz verdikce, millet de Zeynep`in fotogralarini cekiyordu... Hem Zeynep saskin, hem biz... Sonumuz hayir olsun :)



Gokdelenler sehri Hong Kong

Bazi binalar burada  o kadar yuksek ki gercekten inanamiyorum... Resmen bulutlara degecekmissin gibi hissediyorsun...

Sirketimin burada 2 merkezi var, burasi OIE`deki ofisimiz... 62. katta... Alttaki binalarin kucuk gorundugune bakmayin, hepsi 20-30 katli sanirim...




Evim evim güzel evim, huzurum benim...

Insan kendi sansini kendisi mi yaratir bilmem... ama ya Allah hep yanimda, yada iyi sanslar yaratiyorum sanirim kendime....

Ankara`dan cikip Istanbul`a gelin olarak geldigimde aylarca aradiktan sonra gonlumuze gore evimizi bulmustuk... Aslinda cok beklentim yoktu, ben sadece onunde baska bir apartman olmasin, bir de guvenligi olsun istedim. Ilker o zaman bana delirmisim gibi bakiyordu, Cansucum burasi Istanbul, mumkun degil oyle bir yer bulamayiz merkezde diyordu... Oyak sitesinde, askeriyenin donum donum yesil ormanina bakarak 6 yil gecirdim...perdelerim hic kapanmadi...

Can dogdu, evimize sigmaz olduk, baska bir yer aradik... ben de yine ayni beklenti... Ilker`de yine ayni cekimserlik... Sariyer`de Acarlar sitesinde, sitenin tek kiralik dairesi bize kalmisti... Hem de on taraftan sitenin havuzuna, arka taraftan alabildigine Kilyos ormanlarina bakiyordu... benim perdeler yine kapanmadi... 

Sonra Hong Kong`a geldik... onum arkam sagim solum gokdelen... oyle ki yuksek yuksek binalardan neredeyse gokyuzu gorulmuyor bazi yerlerde... ben de yine ayni beklenti... Ilker`de yok artik Cansu, nereden bulacaksin Hong Kong`a onu acik ev cumleleri... 

Manzara salonumdan... Evin diger odalari da buraya bakiyor... Fena degil, oyle degil mi?

Turk cocuklarinin diger cocuklardan farki

Hic bir zaman iyi bir anne oldugumu iddia etmedim... Hatta bence ne yaparsam yapayim cok yetersiz bir anneyim... Onlar hep benim onumde gidiyorlar...

Mesela bir yerde okumustum,

4 yasinda hala tek basina giyinemeyen sadece Turk ve arap cocuklariymis... (ben cogu zaman hala Zeynep`i giydiriyorum) (hatta Can`in okulundan bu konuda bir uyari aldik, kendi basina ayakkabilarini giyemiyor diye- neyseki sonunda giyebilmeye basladi) :)

5 yasinda yatagini toplamaya baslamasi lazimmis.(ben gunde 10 kez dagitmazlarsa seviniyorum)

Tuvalet egitimi en gec 5 yasinda tamamlanmaliymis ( bu konuda epey ilerleme kaydettik bence, ama yine de bazen Zeynep okuldan kulodu kirli geliyor ve deliriyorum)

Kendi basina yemek yeme isini de ortalama 3 yasinda halledilmeliymis (burada 2 yasinda chopstick tutan elleri gorunce deliye donuyorum) Zeynep okulda mecbur kendisi yiyor, ama evde mutlaka bizim onu yedirmemizi istiyor, aksi halde o kadar yavas yemek yiyor ki, daha tabaginin yarisi duruyorken, doyma sinyalleri beyne ulasmis oluyor (evet ben o sinyaller beyne ulasmadan bir an once yemek bitsin diye hizli hizli yediriyor olabilirim)

Oyun oynadiktan sonra oyuncaklari toplama isi de bizim evde biraz sallantili, hatta okul notu da dusuk bu yuzden. ama bence evde yardimci ile bubuyen butun cocuklarda boyle bir sorun var.

Velhasil kelam, bu fotograf HK`da Tuna`larin komsusu olan binadan cekildi, cocuk baya baya cam siliyor... resmen inanamiyorum... bir kez daha bir kez daha bir kez daha sorguluyorum... nerede yanlis yapiyoruz acaba diye :)

7 Şubat 2017 Salı

Sarp dogmus ve tam 4 yasinda olmus...

Maclaren arabamizin 3. yolcusu Sarpikomuzun Ocak ayinda Istanbul`dan doner donmez 4. yas gununu kutladik Hong Kong`da...

Hersey ilginc oldugu gibi dogumleri de bir ilginc burada....



Evde kutladigin dogumgunu partilerine, yasi kac olursa olsun sadece cocuklar davet ediliyor (tabi ki yardimci ile yollayabilirsin), Anne-baba cocugu kapidan birakiyor, ve 3 saat sonra almaya geliyor...


Sarpikonun dogumgunu harika bir Ocak gununde kutlandi... Turkiye`den gelen karli havaya inat, Hong Kong tam bir yaz gunu yasatti bize...

Cocuklar iceride deli gibi tepinirken, biz balkonda muhtesem manzaranin ve harika havanin tadini cikardik...

Hong Kong seni seviyorummmmmm (tabi yagmurlar baslayana kadar), Sarpikooooo seni daha da cok seviyoruzzzzz.... Yani oyle ki bazen Can`a senin adin ne diyorum. Saaaarrrrpppp diyor, o kadar bizdensin artik sen :)



PS: buarada Sarp`in dogumgunu icin hazirladigim cookiler, asiri ragbet gordu, hatta oyle ki bir Cin`li baba ( Cin`li 2-3 cocugun ebeveyn`i gelmisti),  kurabiyeleri benim yaptigimi duyunca bayilacak gibi oldu... Defalarca sorup durdu...



Ancak bu dogumgununden yaklasik 1 ay sonra bu postu yazarken sunu anladim ki, adamin bu kadar sasirmasi cok normalmis.


Cunku dun aksam eve gittigimde ( 07/02/2017) ekmek mayaladim, firina verdim ve kocaman disi sert, ici yumusacik harika bir ekmegim oldu... bugun fotografini cinli bir arkadasima gosterdigimde, inanamadi, hemen bana tarifini ver dedi, ben de uzun uzun anlattim, neredeyse sonuna geldigimde `aaaaaaa siz bunu firinda mi pisiriyorsunuz, iyi de bizim firinimiz yok ki` dedi. Megersem, normalde Cinlilerin evinde firin yokmus, hatta grupta olan diger Cinliler`de dedi ki HK`da bile sadece sizin gibi yabancilarin yasadigi apartmanlarda firin vardir, yoksa biz de hic bir evde firin olmaz, biz firinda hic birsey yapmayiz dediler, Varsa yoksa buharda pilav, buharda balik.


Evlerinde hic kurabiye, kek yapmazlarmis Nasil yapiliyor hic bir fikirleri bile yok :)



Kirmizi ruj merakim

Aslinda hic cesur makyaj yapamam...

Yani guzel yapilmis makyaji hep cok begenirim, ama soz konusu kendim olunca, yillardir hic fondotenim olmadi mesela, veya makyaj yapmadan once yapilan faz asamalarinin hicbirini bilmem...

Goz kalemi, rimel ve rujla biten bir makyajim var...

Rujda ise genelde hep naturel tonlardan giderim...

Ama MAC`de bu retro kirmizi ruju gorunce deliye dondum, hem de mat.

Once denemek icin surdum, wowww harika ama cok iddiali diye ciktim... Gun boyu gezdim, yemek yedim, kahve ictim,,,. Ruj aksam hala dudagimdaydi,.. Hem de ne catlama vardi, ne dokulme...

Bence bu zamana kadar yaratilmis en iyi ruj...

MAC Retro Mat Kirmizi, henuz denemediyseniz siddetle tavsiye edilir....


2.5 yasinda en nihayet konusmaya karar veren Can

İki numaraların kaderi bu. Kendi çocuğunuzu başkalarının çocuklarıyla kıyaslamamaya çalışsanız bile, kendi çocuklarınızı mutlaka kendi içinde kıyaslıyorsunuz...


Can, Zeynep'den daha çok yedi...
Can, Zeynep gibi ipad izlemiyor...
Can, Zeynep'den iyi scooter'a biniyor...

Zeynep çok erken yürüdü, çok erken konuştu... ayağıma kabuk geldi dediğinde daha 2 yaşında değildi... 1 yaş civarı 2 kelimeli cümleler bizim için çok normaldi.

Can, 1 yaşına konuşamadan girdi. 2 yaşına geldiğinde daha anne demiyordu, kelime dağarcığı baba, dede, mama'dan ibaretti.

Sonra HK'a geldik. Çocuğun hayatı iyice karıştı. 

Evde Filipinli bir bakıcı...
Okulda saf İngiliz aksanlı, has İngiliz bir öğretmen ve Çinli bir yardımcı öğretmen...
Evde annenin Türkçe konuşma çabaları...

Aylarca ses çıkmadı, 'raising bilingual kids' adında bir kitap okudum, yani çok dilli çocuk yetiştirmek, yapmamız gereken şey kesinkikle sakin olmakmış. Kesinlikle kafasında bir sıralama yapacak ve geç de olsa konuşacakmış.

Zaten 2 yaşında, Zekai dedemize kontrole gittiğimizde Zekai dedemizde önemli olan konuşmaması değil, duyup duymaması değil. Sağır/dilsiz dediğimiz konu, sağır olduğu için duyamayan ve bu sebeple öğrenilemeyen dilmiş. Eğer çocuk sağır değilse korkmaya gerek yok dedi. Ve evet Can konuşmuyordu, ama kesinlikle denilen herşeyi anlıyordu, hatta ona görev adamı diyorduk( git odandan şunu getir, şunu şuraya koy, yere otur çorabını çıkar, top nerede bana göster gibi)

Sonunda beklenen günler gelmeye başladı, yılbaşından beri (2.5 yaş itibariyle) Can'ın çenesi açılmaya başladı, çok ama çok tatlı konuşuyor.

Ve daha da önemlisi Türkçe sorunca Türkçe, İngilizce sorunca İngilizce cevap veriyor :)



Can ve araba meraki

Kiz cocuk ve erkek cocuk ne kadar da farkli oluyor… sen ne yaparsan yap, onundeki model ne olursa, bence bir takim Kadin ve Erkek genlerimiz oldugu dogru…

Zeynep 2 yasina kadar hep yumusak bebeklerle oynadi, Can yumusak bebekleri/kitaplari eline bile surmedi.

Zeynep`in halen birlikte uyudugu yumusak bir kopegi var, Can asla yatarken boyle birseyi Kabul etmedi.

Zeynep bebekleriyle dakikalarca oynuyor, Can buna hic heveslenmedi. 1-2 tane diye basladigimiz oyuncak arabalardan bugun kocaman bir garaji oldu, IKEA`dan aldigimiz yol seklindeki halinin uzerinde arabalarini park ediyor, birbiriyle carpistirip duruyor. (ki Hong Kong`da bir arabamiz yok, dolayisiyla bunu ogrenebilecegi bir yer de yok)

Zeynep utu masasinda bebeklerinin kiyafetlerini utuluyor, Can`da zaman zaman utuluyor… ama buaralar tamirat yapip duruyor. Tamir cantasi gunde 3-5 kez acilip kapaniyor. En sonunda dayanamayip, odasina Almanya`da Klein`dan aldigimiz bosch tamir takimini kurduk ( eger Klein marka oyuncaklari henuz kesfetmediyseniz, siddetle tavsiye ederim. Gercek markalarin Kucuk boy oyuncaklarini yapiyor, ve kalitesi tartismasiz 10 numara)

Can scooter`a Zeynep`den once binmeyi ogrendi, Zeynep mecburiyetten biniyor… ( aksi halde yurumesi gerekecek)

Can bir top delisi, en sonunda dayanamayip onu futbol okuluna yazdirdik, Zeynep top ayagina gelmediginde neredeyse agliyor



Evet evet eminim kesinlikle bazi seyler erkek olmakla veya Kadin olmakla ilgili…