Nerden başlasam, nasıl anlatsam bilmiyorum… Kendi masalımı
düşünüyorum da, 1,5 yaş fark olan kardeşimle kedi köpekten farksızdır. Aslında
o ilk doğduğunda, ben pek anlamamışım, kardeşim deyip onu sürekli seviyormuşum,
pek öyle kıskançlığım olmamış, ama bizde asıl kıskançlığı aramızda 2 yaş fark
olan kuzenim Ceren yapmış. Ben doğmadan önce teyzesinin bir tanesi olan Ceren,
ben doğunca resmen krize girmiş, bana yapmadığını bırakmamış, bir dakika yalnız
bırakmıyorlarmış bizi… Ceren kafama çok vurmuş, hatta şimdi dalga geçer, kafana
çok vurdum, sen ondan böyle akıllı oldun diye…
Cem ve benim kedi köpek masalımız ise biraz büyüyünce
başladı… Özellikle de ergenlik yıllarımızı düşünüyorum da, ben çıkıp gezmek
istiyordum, Cem ise ben evde oturayım diye, öğrendiği kungfu taktiklerini
üzerimde deneyip, bacaklarımı resmen morartıyordu, sonra da giy bakalım o eteği
şimdi deyip benimle dalga geçiyordu…kapri pantolonun ilk moda olduğu yıl, o dar
pantolonu giyiyorum diye her seferinde kavga çıkartıyordu… denizden çıkmadan
hemen önce havuz başında havlu ile beklediği günleri bilirim J Evlendim de, o da bende
rahat ettik valla J
Şimdi ise şu hayatta, herkes bir yana Cem bir yana benim
için… İnsanın her başı sıkıştığında arayacağı ilk kişi kardeşiymiş, bunu Zeynep’ten
önce düşük yaptığımda bizzat kendim yaşadım ve gördüm…
Gel gelelim Zeyno ile Can’ın masalına… Çok ama çok okudum,
çok araştırdım, Can doğduğunda Zeyno’nun psikolojisi nasıl etkilenecek, ona
nasıl davranmalıyız diye… hatta bir ara bizimle yatmayı alışkanlık haline
getirdiğinde, ona bile engel oldum ve eski alışkanlığına (kendi yatağında
yatması) çok zor olmasına rağmen geri döndürdüm (çünkü bebek doğduğunda hep
beraber yatağa sığamayacağımız için, onu o zaman odasına göndermek çok daha zor
olacaktı).
Ben ne kadar okumuş olursam olayım, Can’ın doğduğu ilk hafta
resmen dünyamız tepetaklak oldu… Zeynep’i kardeşi olacağına dair çok
hazırlamıştım, ona bir sürü kitap okumuştum, özellikle favori yazarımız Ayşen
Oy’un Aramıza Girme kitabı son zamanların favori kitabı olmuştu, ama her çocuk
kendi masalını yazıyor… Zeynep ve Can’ın masalının ilk haftası çok zorlu geçti…
Kardeşi olduğunda direkt onunla oyunlar oynayacağını düşünen Zeyno için, eve
geldiği ilk günler sürekli ağlayan, annesinin memesinden düşmeyen bu bebek tam
bir hayal kırıklığı oldu… Onu nasıl seveceğini bile bilmiyordu... Zeynep’in her
yaptığına dur yapma, dikkat et diye bağırıp duruyordu herkes (arada bir ben
bile)… Sonuç olarak bu Zeynep’i daha da asileştirip hırçınlaştırdı… biz ona
yapma dedikçe, o inadına yaptı… Mesela elini öpmek için, kafasının üzerinden Can'ın üzerine abanıyordu, kızım kafasına dikkat et diye panikle bağırınca da, ama
anne elini öpmek istedim diyordu… Acaba gerçekten bilmeden mi yapıyordu, yoksa
biz ona 100 kez kafasına sakın dokunma dedik diye inadına mı yapıyordu, hiçbir
zaman bilemeyeceğiz… Ama çok geçmeden şunu gördüm ki, dur yapma, aman dikkat
et, kızım ne yapıyorsun sen uyarıları hiçbir işe yaramıyor, bir kere öpüp
gidecekse, dikkat çektiğini anlayıp, 10 kez yapıyordu… Sonunda durumu kontrollü
bir şekilde görmezden gelmeye başladım… şimdi Zeynep kardeşini sert bir şekilde
öpmeye çalışınca (yumuşak öpmeyi bir türlü beceremiyor), ne sert tepki verip
dur ne yapıyorsun diye kızıyorum, ne de aşırı tepki verip, aman da aman kızım
da kardeşini öpermiş diyorum… Gayet doğal davranıp, hiç onunla ilgilenmiyorum…
İlgili çekmediğini anlayan Zeynep, bir kere öpüyor ve oyununa devam etmek için
uzaklaşıyor…
Gel gelelim iki çocuklu hayatın zorluklarına... En zoru ikisini de aynı anda mutlu etmeye çalışmak herhalde... Can çok uykusuz bir çocuk, sabah Zeyno okulda oluyor ama ben bir an bile dinlenemiyorum, çünkü Can en fazla 30 dakika uyuyor. Gören kimse inanamıyor, daha 50 günlük bir bebek bu kadar uykusuz ayakta kalamaz diyorlar... Zeyno okuldan gelince, Can tabiki ayakta ve ilgi istiyor oluyor, ben ne yazık ki onunla ilgilenmeye devam ediyorum... ama aklımda sürekli Zeyno'yla ilgilenemiyor olmanın vicdan azabı :(
Zeyno o saatlerde ablası ile oynuyor... Çocuk baktı ki, benden ona hayır yok, sıkı sıkı sarıldı bakıcı ablasına (onu da Can'a kaptırmayalım diye) :)
Tüm gün ayakta olan Can, artık 8'e doğru uykusuzluktan bayılıyor, hemen Zeyno ile yemek yiyoruz ve onunla oynamaya başlıyoruz... Tabi ben resmen haşat halde oluyorum... O yüzden bir an önce uykuya geçsin istiyorum,,. ama büyüdükçe saat 8 olan uyku saati, 10'a doğru çıkmaya başladı, bazen yatması 11'i buluyor... Okulda uyusa mı uyumasa mı bilemiyorum... Okulda uyuduğunda akşam çok zor uyuyor, uyumadığında ise evde huysuz ve hırçın oluyor... Sonuç olarak o uyuyana kadar ben resmen helak oluyorum... Ve 11 civarında Zeyno uyuduğunda, bu sefer Can tekrar uyanmaya başlıyor :) ve sabaha kadar tekrar ortalama 2 saatte 1 defa uyanarak gecemiz devam ediyor... Okuduğum kitaplar bu zamanlarda artık 3-4 saatlik uykuları olması gerektiğini söylüyor ama Can için bu süre imkansız bir süre... Diyorum ya, her çocuk kendi romanını kendi yazıyor :))
Can ve Zeyno'nun birlikte oynayabileceği günler bir an önce gelsin istiyorum artık...
Can'ın olan herşey Zeyno için çok kıymetli... Zeyno'nun bu eski oyun halısında şimdi Can yatıyor, ama tabi Zeyno izin verdikçe :)))
Bir de Zeyno'nun kaldırdığım eski kitapları vardı, yeni evimizde Can'a oda yapınca, onun odasındaki kitaplığına hemen koyduk kitapları... Zeyno resmen hazine bulmuş gibi oldu... İş bankası yayınlarının pisi kedi serisini elinden düşürmüyor son günlerde... sürekli o kitapların resimlerine bakıyor... nereye giderse onları da götürüyor :)))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder