Esra öğretmenimizle tanıştık, Miss Lyna henüz gelmemişti. Son görmemizden sonra sınıflar tertemiz olmuş, boyanmış, oyuncaklar yerli yerinde ve yenilenmiş. Zaten 2 yaş İngilizce sınıfı sadece 2 kişi Bizim nörologlarımızın, kreş demek hastalık demek, çocuğunuzu kalabalığa sokmak konusunda dikkatli olun uyarıları vardı malum, artık Allah’a nasıl dua ettiysem, kreşe bizden başka 2 yaş çocuk yazılmamış
Miss Lyna ile Salı sabahı tanışabildik. Filipinli çıtı pıtı bir öğretmen… Zeyno çok garipsiyor, hatta biraz kadından kaçıyor gibi. Salı günü aralarında şöyle bir diyalog geçti.
Zeyno: (oyuncak meyve sepetinde duran üzümleri gösteriyor Zeyno) aaaaa üzümmmmmm
Lyna: yesss, Zeyno, these are “grapes”
Zeyno: üzümmmmmm!
Lyna: in English,“grapesssss”!
Zeyno: (banan dönerek) yaaa anneeee, bu üzümmmmmm
Valla sevgili Lyna, sen Zeyno’ya İngilizce öğretir misin onu bilmem ama Zeyno sana Türkçe’yi öğretir kesin
İlk hafta ders mers yok, düzen desen hiç yok. Bizim kuzular tüm sınıfları geziyor, kafalarına göre takılıyorlar, istedikleri saatte bahçeye çıkıyorlar, diğer çocuklardan ayrı uyuyorlar, jimnastik sınıfı zaten onlara ayrılmış gibi, günün çoğunu orada top havuzunda geçiriyorlar
Bu birkaç haftadan çok bir şey beklememek lazım sanırım, bir de acilen bir boya önlüğü almak, eve herşey boya içinde geliyor, neyseki boyalar yıkanınca çıkıyor
İlk hafta iştahı çok kötü, öğretmenleri de antipatik olmamak için ısrar etmiyor, ne kadar yerse o kadar yesin, yemezse yemesin diye davranıyorlar (onlar da haklı aslında, sonuçta çocukla araları iyi olmalı ki, çocuklar onları yani dolayısıyla kreşi sevsin, burayı bir kamp gibi göstermek istemiyorlar çocuklara), ben bugün rica ettim, öğlen uykusundan sonra lütfen tekrar yemek deneyin dedim ve Bingo! Öğlen yemekten önce ağzını açmayan Zeyno, uyanınca gördüğü tabağa resmen saldırmış.
Bakalım umarım herşey yolunda gider ve kuzuların okul hayatı güllük gülistanlık geçer…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder